Bilimin birliği tezi, mantıkçı pozitivistler tarafından öne sürülmüştür. Fizik, kimya, biyoloji gibi doğa bilimlerinin yanı sıra, tarih, sosyoloji, psikoloji gibi konusu bakımından doğa bilimlerinden, kategori bağlamında ayrı alanları da içerir.
Ancak geliştirdikleri doğrulanabilirlik ilkesinin öngördüğü anlamlı doğrular ya da disiplinler listesinde, din, metafizik, normatif etiğe, sosyal bilimlere de yer yoktur.
Mantıkçı pozitivistlere göre, toplum bilimleriyle insan bilimlerinde, fazlasıyla belirsizlik bulunur. Bu belirsiz anlamlılıkların doğrulamacı anlam teorisinin uygulanması suretiyle bertaraf edileceğini belirtmişlerdir. Bilim felsefesi anlayışı ise, insan bilimleriyle toplum bilimlerinde doğa bilimlerinin metodolojisine başvurulması koşuluyla gerçekleşecek benzer bir keşif ve açıklama başarısına erişebileceğini öngörür. Mantıkçı pozitivistler ise, bu noktada kalmayıp bilimin birliği tezini öne sürerek ilgili düşünceyi geliştirmişlerdir.
İnsanla insanın yapıp etmelerini konu edinen bu alanların, cansız doğayı konu edinen doğa bilimleriyle oluşturabilecek birliğin sorun olabileceği yönündeki eleştirilere karşın, bilimin birliğinin içerik bakımından değil, ancak yöntem bakımından sağlanması gerektiğini iddia etmişlerdir.
Bilimin birliği tezinde yöntem farklılıkları
Bilimin birliği tezini öne süren mantıkçı pozitivistler, birliği vurgulamak adına, insan ve doğa biliminin -içerik olarak olmasa da yöntem olarak birliğin olduğunu söylemişlerdir. Ve yöntem birliği düşüncelerini, dil ve yasa birliği düşünceleriyle tamamlayarak desteklemişlerdir. Bilimin birliği tezi esasen, metafizik bir varsayıma, ontolojik düşünce yapısına dayandığı gibi metafiziği yasaklayan mantıkçı pozitivistler, gerçekliği oluşturan bu malzemenin de madde olduğunu varsayan monist bir bakış açısı benimsemişlerdir.
Bu nedenle de bilimleri öncelikle sosyal bilimler ve doğa bilimleri olmak üzere ayırmışlardır. Akabinde ise;
- Sosyal bilimleri, toplum bilimleri ve insan bilimleri
- Doğa bilimleri; yaşam bilimleri ve fizik bilimleri
Olmak üzere kendi içinde de ikiye ayırmışlardır. Ve fiziği temel bilim olarak varsaydıkları gibi
-sosyoloji, psikoloji, fizyoloji, biyoloji ile kimyanın temel yasa, ilke-teorilerinin de fizikten çıkarsanabileceğini öne sürmüşlerdir.
Buradan yola çıkıldığında, bilimin birliği tezinin, mantıkçı pozitivizmin;
Bilginin kümülatif olarak ilerlediği iddiasında olduğunu, bilimin birikimsel bir süreç olduğu ve bilim insanlarının yeni araştırmalarının sonuçlarını daha kapsamlı kavramsal çerçevenin içine ekledikleri inancına sahip olduğunu göstermektedir.
Bu noktadan bakıldığında, fizyoloji, psikoloji gibi özelleşen bilim dallarının yasalarının ilkece en temel fizik yasalarından türetilebileceği düşünüldüğü söylenebilir.
Bilimin birliği tezi, ontolojik iddiasının yanında iki ana varsayıma dayanır.
- Maddi dünyayı oluşturan temel öğeleri açıklayacak tek bir temel bileşik teori vardır. (fizikalizm)
- Olgu bildiren bütün önermeler temel teoriye bağlanabilir (indirgemecilik varsayımı)
Bilimin birliği tezi, kozmos etkenli bakıldığında ve düşünüldüğü zaman tam da olması gerektiği gibi bizleri tüm alanlarda ve disiplinlerde geçilmesi ve varılması gereken esas -bütüncül- düşünceye ulaştırdığı için önem taşır. Asolan zaten, düşünce açınlarının tümüyle bu bakış açısından -yani bütüncül- değerlendirilmesi gerektiğidir.