İşlevselcilerin ve Çatışmacıların Toplum Anlayışları

İşlevselciler toplumlar ve toplumsal kurumları, bütün parçaları birbirine bağımlı olan ve denge sağlayacak bir biçimde işleyen sistemler olarak görürken, çatışma teorisinde toplum grupların güç mücadelesi verdikleri bir arena, yani -rekabet halindeki gruplar ya da çıkarlar sistemi- olarak görülür. İşlevselciler kurumları toplumsal bütünleşmeyi artırmanın bir aracı olarak görürken, çatışma teorisyenleri bazı grupların diğerleri aleyhine fayda sağladıkları …

Bireysel Etkileşim Temelli Toplum Anlayışları

Max Weber: Toplum Anlayışı Max Weber (1864-1920), modern sanayi toplumunun temel özelliklerini belirlemeye ve Batı kapitalizminin temel ruhu ve dinamiğini kavramaya çalışır. Sanayi toplumlarının temel özelliğinin rasyonelleşme eğilimi, yani mantıklı, rasyonel ve hesaplı düşünce, eylem ve planlama biçimlerinin gelişimi olduğunu öne sürer.  modern toplumlarda güç rasyonel bir temele sahiptir. Modern toplumun temelini hukuki otorite oluşturur. …

Klasik Dönem Toplum Teorileri:

Klasik dönemde dört temel kurucunun toplum anlayışları ve tanımları öne çıkar. Bunlardan ilk ikisi, Marx ve Durkheim daha yapısalcı bir eğilim içinde doğrudan toplum ve yapı temelli açıklamalar yaparken diğer ikisi Weber ve Simmel ise bireysel eylem temelli açıklamalar yapar. Karl Marx Karl Marx (1818- 1881) toplumu ve toplumsal süreçleri açıklamaya çalışırken hareket noktası olarak …

Dalgalar

  dingin bir esinti başucumda salınan an’.. bilmezsin ki dolaşır milyarlarca zaman … salınır salınır anın içinde ve içimde, akar coşar yıldızlar yağdırır gökyüzünde uçuşan renklerle… ah öpüşür kokusu ruhumda… parlayan ışığıyla’ titreşir göz kamaştırıcı salınan parçacıklarıyla… bilmem hiç bilmem kaç bin yıl bekledi o sönümlere tutulan aşkınlığıyla salınırken hiçliğin uzuvlarında dalgalanır anbean ritimleri… bembeyaz …

Yıldızlar…

  Yıldızlar… Konuşuyordu yıldızlar… Karanlığın uzuvlarında can çekişirken bedenim ve ruhum… Parıldıyor ve göz kırpıyordu yıldızlar… Gökyüzünün Ay ışığına sarıldığı Güneşe tutulduğu her an… Konuşuyordu yıldızlar… Parıldıyor… Parıldıyordu bir ağacın gökyüzüne tırmanmak istercesine uzanan bedeninde… Bir yıldız kayıyordu… bir dilek tutuyordu insan Ve bir insan haykırıyordu yıldızların altında kanarcasına… Yıldızlar gökyüzünün kıvrımlarında ve yeryüzünün dokunuşlarında… …

Sınırları Aşan Zihin ve Kalp Ritimleri

    Soluduğunda zihnim sınırları Ve sınırların ötesini, Bambaşka bir dünya yaratabilmenin hissine Düştü anlamlarım, Gördü, baktı ve hissetmelerin düşünü soludu iklimlerim, Başka bambaşka bir kozmosun iklimlerini Soluyordu artık uzuvlarım, Kıvrımlarım salınıyordu Sonsuzluğun ritimleriyle Ve ritimlerim sonsuzluğun titreşimlerini Hükmediyordu dünyama… Dünyam, ne gördüğüm düştü ne çemberim… Dünyam ne kozmosun kıvrımlarında dönüp durmaktaydı ne de zamana …

Kozmos, Gün ve Ritim

Kozmos, Gün ve Ritim Gün idi ritim düş idi an, an hep sonsuzdu bir ritim salınımında karşımda, hatrımda hep kalbimin ritimleriydi baktığım, gördüğüm bir düş salınımında hissettiğim, hep sonsuz sonsuz bir salınımdan düşen an’ıma bir güldü, bir papatya bir ileri bir geri dalga salınımında öpüşen gülüşümdü O’nunla karışan onunla dans eden ritim, uzuvlarımda bir salınımdı, …

Kültür Nedir?

Kültür, insana dair her türlü bilgiye denir. Kültürün en temel üretici varlığı insan olarak kabul edilir. Bu kabulün etken nedeni de insanın kendi varlığı üzerine düşünebilme yetisine sahip bir canlı olmasıdır. (Aslında bu genel ve taslak bir öngörü. Hem ins’an hayvan hem de her türlü canlılara da bakıldığında bu hassasiyetin belirli ölçütlerde gelişebildiğini görebilmek mümkün…) …