Metafizik, Yunanca adıyla “Meta a Phusika” olup, bileşik sözcüğün, meta ön eki, sonra ya da ötesi anlamına karşılık gelir. Metafizik, felsefenin önemli disiplinlerinden ya da alt dallarından biridir. Metafizik, “varlığa ilişkin genel ve rasyonel soruşturma” süreci gerçekleştirir.
İlk filozoflara baktığımızda, bunu açıkça görmek de mümkün. Thales, Pyhagoras, Parmenides, Herakleitos, Demokritos gibi filozoflar, felsefeye dair düşünüm yolculuklarına, doğa felsefesi, yani metafizik olarak başlamışlardır.
Felsefeleriyle, görünüş- gerçeklik ayrımı yaparak; “gerçekte var olan nedir?..” sorusundan yola çıkarak araştırmalarını gerçekleştirmişlerdir.
- Metafiziğin en temel ayrımlarından biri; görünüş ile gerçeklik, ayrımıdır.
- İlgili ayrım noktası, aynı zamanda Metafiziğin de “akla” dayalı bir soruşturma olduğunu gözler önüne serer.
- Söz konusu ayrıma göre, insanın duyuları onu varlığın görüşüne götürürken, aklı, gerçekliğe nüfus etmesini sağlar.
Metafiziğin, temel disiplin olmasında etken olan başka bir husus da Aristoteles tarafından, diğer bütün felsefelerden önce gelen felsefe dalı anlamında, “ilk felsefe” adının verilmiş olmasıdır.
Platon ile Aristoteles
Platon, (M.Ö 4.yy) yine aynı ayrım temelini dikkate alarak, tarihin bildiği ilk ve en büyük metafizik sistemini inşa etmiştir.
Metafiziği, “ilk felsefe” olarak niteleyen Aristoteles, aynı zamanda “Metafizik” teriminin de oluşum sürecini oluşturan filozoftur.
Varlığa ilişkin araştırmalarıyla, metafiziğin gelişimini büyük ölçüde belirleyen Aristoteles, metafizik açınlarına yönelik tepkilerinde kaynağında yer almıştır. Ve bu alanda ilk ve en temel eserini kaleme almıştır.
Aristoteles’e göre, bir filozofun, öncelikli olarak yapması gerektiğini düşündüğü araştırmalar;
-Aristoteles, filozofun, ilk önce, doğal dünyadaki varlıkların özünü, hareket halindeki töz ya da maddenin özelliklerini araştırmakla yükümlü olduğu görüşünü benimsemiştir.
-İkinci olarak da var olan tüm için geçerli olan hakikatleri, bütün varlıkların tabii olduğu genel ilkeleri “varlığın varlık olmak bakımından” karakteristiklerini gözler önüne sermek ve “şeylerin” en gerçeği olan, varlığın doğasını incelemesi gerektiğini, düşünmüştür.
İlgili araştırmalara bakıldığında, birincisi, duyu yoluyla gözlemlenen somut varlıkların, genel bir bilim olan fizik bilimini kapsadığı görülür. İkinci araştırma ise, duyulara uzak olduğundan dolayı ancak akıl yoluyla kavranabilir, soyut konuların ve genel olarak varlığın bilimi anlamına gelen, Yunanca “to on” var olan ile bilim anlamını karşılayan “logos” terimlerinden oluşmakla beraber, ontolojiye tekabül etmektedir.
Aristoteles ile Metafizik
Aristoteles, zamanında bilim ile felsefe, arasında bir ayrım bulunmadığı için, “fiziğe” “ikinci felsefe” adını vermiştir. İkinci araştırma türü olarak ayırt ettiği, duyulara olabildiğince uzak olan, varlık bilimi- ontolojiyi yani ikinci bilime ise, “ilk felsefe” adını vermiştir.
Söz konusu, iki disiplin üzerine de iki ayrı kitap yazmıştır. Ancak kaleme aldığı bu iki kitabı ile başka alanlarda yazdığı hem bilim hem de sanat alanındaki yazma eserleri, ölümünden sonra kaybolmuştur. Daha sonra ise, onun öğrencilerinden olan Rodoslu Andronikos, tarafından ortaya çıkarılarak tasnif edilmiştir.
Öğrencisi, onun “ilk felsefeyle” alakalı eserine ad bulmak isterken, Aristoteles’in “ikinci felsefeye” ayrılmış olarak, Fizikten sonra gelen eser anlamında, Metafizik- Meta a Phusika, adını vermiştir.