Bilginin kaynağı
Bilinc.tin.us Epistemoloji Felsefe

Bilginin Kaynağı

Bilgi türleriyle alakalı, araştırma ve tartışmaların temelinde, bilginin kaynağı noktasına dayanan, yani bilginin akla mı yoksa deneyime mi dönük olduğu yönünde tartışmalar bulunur.

  • Bilginin kaynağı üzerine düşünüm yolculuğu ise, doğru bilgiyi, hangi güç ya da zihinsel yetilerimize borçlu olduğumuzla ilgili tartışmalar doğrultusunda yükselir. Bu aşamada, dört ana tutum ya da konum, karşımıza çıkar.

Bilginin kaynağı, dört ana tutum olan; akılcılık, deneyimcilik, sentezci yaklaşım ve sezgicilik ile değerlendirilir.

Bilginin kaynağının oluşturan tutumlar
Akılcılık:

Akılcılık, bilginin yegane kaynağı ve sınama ölçütünün akıl olduğunu, onun malzemesinin temel ya da ilkel birtakım kavramlardan tümdengelimsel olarak türetildiğini öner süren görüş ya da tutumu ifade eder.

Epistemolojik bir görüş olarak akılcılık, gerçekte oldukça eski bir görüş olup, onun kökleri antik Yunan düşünürleri Parmenides ve Platon’a kadar dayanır. Bununla beraber, akılcılıktan daha çok anlaşılan ve on yedinci yüzyılda Descartes tarafından kurulan ve ondan sonra Spinoza ve Leibniz tarafından devam ettirilen epistemolojik gelenektir.

Akılcılık, amprizm ya da deneyimciliğe tamamen karşıt olan bir yaklaşımı ifade eder, en azından modern versiyonuyla akılcılık, hiç olmazsa kimi düşünce ya da kavramların, hatta bazen birtakım ilkelerin doğuştan olduğunu savunur.

  • Söz gelimi, Descartes Tanrı, zihin ve madde kavramlarının, deneyim ve deneyimden yapılan soyutlama yoluyla kazanılmayıp doğuştan olduklarını öne sürer.

Onun bu kavramların doğuştanlığıyla ilgili argümanları ise temelde iki noktayı vurgular. Bu kavramlar, her şeyden önce saf kavramlardır. Yani duyumsal bir malzeme ihtiva etmezler. Onlar birer imge veya tasarım olmadıkları gibi, duyu deneyiminin temsilleri ya da suretleri de değillerdir. Tanrı ve zihin kavramları açısından apaçık olan bu hususun, Descartes, madde kavramı için de geçerli olduğunu söylemiştir.

Akılcılık; doğuştan gelen kavramlar

Doğuştan gelen kavramlar, ikincisi örtük bir biçimde de olsa bir sonsuzluk idesi ihtiva eder. Kişi bu sonsuzluk düşüncesini kavrarken, zihin ve maddenin tabii olabileceği çok ve çeşitli değişim ve tezahürlerin bilincine varır. Neredeyse sonsuz sayıda imkanı kavrama ise, deneyim sadece -fiilen deneyimlenmiş olana- tekabül eden sınırlı sayıda değişimler kümesini verdiğinden, açıktır ki bize deneyimde verilmiş olanı aşmak durumundadır.

Akılcılık dolasıyla, aklın zorunlu, kesin ve genel geçer doğruları bilme gücüne sahip olduğu iddiasıyla ortaya çıkar. Akılcılığın bakış açısından, söz konusu zorunlu ve kesin doğruları bize deneyim hiçbir zaman veremez. Çünkü deneyim ya da gözlem, şimdiyle sınırlıdır.

Oysa gerçek bilgiyi meydana getiren doğrular, yalnızca şimdiyle sınırlanmamış doğrulardır. Onlar geçmiş ve gelecek için de geçerli olan evrensel hakikatlerdir.

Örneğin 2+2= 4 doğrusu, tüm zamanlar için geçerli, evrensel bir doğrudur. Demek ki rasyonalizm bilgimizi akla dayandırma çabası verir. Üstelik rasyonalizm, aklın bizi doğru bilgiye duyuların zaman zaman neden olduğu hatalara düşürmeden götürdüğünü savunur. Öte yandan gözlem bize yalnızca tek ya da bireysel olanı verebilir. Ama gerçek bilgi, tek teklerle değil, genellerle ya da yasalarla ilgilidir. Buna göre, bizim bildiğimiz şu ya da bu metalin davranışından ziyade, “metaller sınıfı” ile ilgili genel yasadır. Yine, deneyim bize sadece değişen varlıkları verebilir. Oysa gerçek bilgi, değişmez olanın bilgisidir.

Bu nedenle, rasyonalizm bilginin kaynağında aklın olduğunu ve birtakım doğruların, deneyimden önce ve deneyimden bağımsız olarak bilindiğini öne sürer.

Akılcılık ile matematik bağlantısı

Gerçeklik hakkında doğru bilgi ya da araştırma yöntemi söz konusu olduğunda, akılcılar kendilerine matematiği örnek alıp tümdengelimsel sistem idealini öne çıkarırlar. Çünkü akılcı bakış açısından, bilginin doğru ve zorunlu oluşu, ancak zorunlu olarak doğru olan öncüllerden başka doğru sonuçların çıkarsandığı tümdengelimsel bir sistemde gösterilebilir. Zira yalnızca böyle bir sistemde, öncüller mantıksal olarak kendilerinden çıkan sonuçları gerektirirler.

Buradan yola çıkıldığında, Tümdengelimsel bir sistemin sadece öncüllerin sonucu gerektirmesini değil, buna ek olarak öncüllerin kendilerinin de zorunlulukla doğru olmalarını talep ettiğini düşünen akılcılar, doğallıkla bilginin yetkin örneği olarak matematiği öne çıkarırlar.

Zira akılcılar için matematik, hemen bütün alanlara uygulanması gereken bir bilgi ölçütü temin etmekle kalmaz, felsefi argümanların nasıl oluşturulması gerektiğinin de bir örneğini sağlar. Akılcılar bundan dolayı, mantıksal ve matematiksel kesinliği gerçek bilginin ölçütü yaparlar.

  • Kendisine çoğu zaman, doğuştancılığın eşlik ettiği akılcılığın önemli temsilcileri arasında Parmenides, Platon, Descartes, Spinoza ve Leibniz bulunur.

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir Cevap Yazın