Kozmos, toplulukların birey olmanın farkındalığına varmasını istiyor ve aynı zamanda bütünü etkileyen birliğin hissini, ruhunda hissetmesini ve bu yüzden ruhu güzelleştirmek üzerine kurulu bir denge esasına göre ilerliyor. Ve her bilinç, öz benliğini güzelleştirmeye başladığında, evrenin uzuvlarında oluşan kaos boşlukları, denge kuramını tamamlamayı arzuluyor.
Kimine Tanrı, kimine güç… kimi için bir döngü… Kimine bilinmeyen… Her birinin uzuvlarında evren, iç içe yalnızlık kuramı… Bu sebeple… Bireyselliğe değer katmak önemli onun gözünde ve özünü güçlü kılman adına, çaba sarf ediyor evrenin tüm denge iniş çıkışları… Ancak buradaki bireysellikten kasıt, asla -bencillik- esasına göre işleyen bir esas değil. İncelikle işlenen ruhun ışıldamasında, bencilliğin yansıması söz konusu olamaz.
Anlaşılması beklenen esas nokta, ruhu güzelleştiren, evrenin kimyası ile güçlenen her ruhun, dengenin de aynı esasla ilerlemesini sağlıyor olması… Bilinçli bireyler ile -dünya algısı dahilinde- toplum bilinci de artar ve evrenin uzuvlarındaki denge esası tamamlanmaya daha yakın olur.
Mühim olan, farkındalığın farkına varan bireylerin bu farkındalığı özümseyerek ruhuna işleyebilmesi… Ancak böylelikle, ruhun ışığı parlayan büyülü tılsıma dönüşebilir.
Hissetmek, hissedebilmek… Maddesel döngünün uzuvlarında, evrenin büyüsünü fark edebilmenin ayrıcalığı… Ve kişinin, evrensel döngüdeki gücünü hissedebilmesiyle başlar, asıl gücün dokunuşları…
Eritilen Asıl Güç
Yaşam döngünde, kişi bilinç yolculuğunda yol aldığını fark etmeden önce, dünyanın çok yönlü algısal süzgeçlerinden geçer. Dünya kalıpları, sosyal yaşam, toplumsal etkenler doğrultusunda, birey olma yönünde önüne çıkan tüm engelleri ve sınırları aşmanın bilincine vardığında ise, birey olmanın hissini tadar. Böylece bilincinde atan, ruhunun kıvrımlarında gezinen kozmos yasalarının farkındalığında düşüncelerinin açınları genişler.
Dünya boyutu, sayısız engellerle dolu olduğu gibi her biri, evren yasalarına göre algısal şekilde oluşturulduğundan çoğu an fark edilmez. Din, siyaset, toplum baskıları, milliyet, ırk, dil, medya vb. Coğrafi şartlar kapsamında, oluşturulan ekonomik bulanımlar, şiddetin normalleştirilmesi, televizyon kanallarının maskesi vb. Her biri kişinin, yaşamını ve düşüncelerini şekillendiren etkileşimsel süreçtir.
Düşüncelerini, zihninin sınırlarını aşamayan bir kişi, bu etkilere fazlasıyla maruz kalır. Özünü dahi fark edemeden, yönlendirmelerin etkisiyle hareket etmeye devam eder. Kozmosun uzuvlarında nefes alan özünü ve kozmosun özünde kendini hissedemediğinde, onun parçası olan asıl gücünü fark edemediği gibi, güç hırsına yenik düşen düzenin ve hırslarının ve bu düzeni ilerletenlerin kölesi olur. İçinde eriyen gücün, ışığın eritilerek, hükmetme sevdasına yenik düşenlerin uğrunda kullanıldığını çoğunlukla göremeyebilir.
Pek tabii kozmos yasalarına bakıldığında da sonsuzluğun kaynağı, gücün döngüsel yaşamsal canlı parçacıklarının sağladığını söyleyebiliriz. Fakat kozmosun ışığı olma yolunda, sonsuzluğun parçası ve o olma yolunda, kişi birey olmanın hissinde bunu bilinçlilik haliyle seçtiğinde, ruhunu ve bir nevi kendi evrenini yaratır. Kozmosun, yaratabilme yetisinin farkındalığını özünde hisseder, kavrar.
Toplum, Sosyal Yaşam Etkileri
Toplumun, sosyal yaşamın, bireyin zihinsel gelişiminde önemli paydada yer aldığı gibi, bireyin bu kıstasları zihninin sınırlarını aşması adına -kalıplar zinciri olarak- görmesi de önemli. Varoluşsal olgular, dünya öğretileri kapsamında, kişinin algılarını kapatma ve köreltme adımlarında, çıkarlar doğrultusunda kullanılır. Günümüzde teknolojinin hız kazanmasıyla, sosyal ağların etkileşimsel süreçlerinde bunu hayata geçirebilmesi daha kolay hale gelmiştir. Korku algısı, gerçeklik, sanal vb.
- Dünya öğretileri, kişiye çeşitli etkileşimlerle; eğitim-okul, aile, toplum vb. formlarda, gerçekliğin sadece görü’den ibaret olduğu algısını işler. Bu noktada da birey, sorgulama güdüsü doğrultusunda, düşüncelerini kozmos yasalarına göre ilerletebilmesi gerekir. Kendinde kozmosu, kozmosun uzuvlarında özünü hissedebildiğinde, kozmosun kendinden öte bir uzaklık paydasına da sahip olmadığını görebilir. Aynı şekilde kozmos yasalarının, uzuvlarında sayıkladığını da…
Korku, kötülük gibi etkenlerden beslenen güç unsurları öncelikle, çeşitli etkenlerle enerjilerini emecekleri yığınları oluşturur. Oluşturduğu kalıpların içini, zamansal-dönemsel katkılarla doldurur ve beklentiler doğrultusunda, çok yönlü şekilde eritilen enerji, çıkarları doğrultusunda kullanılan kazanıma dönüştürülür.
- Medya-İnternet-Sosyal Ağlar; öfke-korku-kin-hırs gibi etkileri artıran eylemlerle algı yönlendirmesi daha kolay olduğu gibi, kitlelerin enerjilerini beklentileri doğrultusunda yönlendirerek, korku ile kötülüğün doğuşuna etkileşimsel bir süreç olarak kullanırlar. Algı ağı- Algı simülasyonu… Bunlar sadece görünen bir yüzünü oluşturur.
İnsanların özünü unutması, teknolojinin etkisiyle her geçen gün daha hızla gerçekleşiyor. Asıl gücün süratle yitirilmesi sağlanıyor ve eriyen enerji, güce çevriliyor.
- Bunlara karşı, bilinci güçlendirmek ve ruhun bilincinde atan ışığı hissedebilmek adına, daima sevgiyi, saf güzelliği kozmosun özünde ve kozmosun özünü içinde hissetmek için çabalamak gerekiyor.
Gerçek sanılan, dünya öğretilerinin ötesine geçmek adına, düşünmek ve kozmos yasalarını esas alarak, yaşamın her detayında bunları hissederek ve görerek, yaşamı daha kaliteli hale çevirmek mümkün. Aynı şekilde, bireyin zihinsel gelişim sürecine önem vermesi, kozmosun özündeki özünü anlamasıyla beraber asıl gücünü keşfetmesine de olanak sağlar.
İçine doğru çekildiğimiz… gerçek olarak algıladığımız tüm dengeleri altüst eden ama bir o denli hakikatin izlerini taşıyan bir dokunuş…
[…] Evren, Bireysel Güç […]
Great line up. We will be linking to this great article on our site. Keep up the good writing.
Thank you very, for all your comments. (all of your time)
Of course definitely…