Kozmos, Gün ve Ritim
Gün idi ritim
düş idi an,
an hep sonsuzdu bir ritim salınımında
karşımda, hatrımda
hep kalbimin ritimleriydi
baktığım,
gördüğüm
bir düş salınımında hissettiğim,
hep sonsuz
sonsuz bir salınımdan düşen an’ıma
bir güldü,
bir papatya
bir ileri bir geri dalga salınımında öpüşen gülüşümdü
O’nunla
karışan onunla dans eden ritim,
uzuvlarımda bir salınımdı,
bilmediğim hiç bilmediğim bir düş kaydıydı an’
an düş idi,
düş kalbimin ritimleri,
dudaklarımdan salınan gırtlağımda tutuşan
ritim,
içime çektiğim yudum yudum sıcacık bir düş idi
bardağımdaki çay,
çayın ritminde an’
anın içinde bir rüzgar,
rüzgarda titreşen yapraklar,
kıvrım kıvrım salınan perde,
içtiğim çorba,
kaç milyar mil öteden akıp da topraklara kök salmıştı da
çiçekler açmıştı, iklimleri aşmıştı
ve karın ayazında, bembeyaz bulut düşüne karışmıştı,
ayaklarımın altından çıkan o hışırtı zihnime kazınmış,
yağmurun ılık dokunuşlarında,
içime dokunmuştu
ve güneşte parlayan su parçacıkları ile tutuşmuş,
yeşermişti günbe gün
bugün, yarın,
hep an’ın içinde kalbimde bir tını olup,
gözlerimle buluşmuştu,
koku olup dağılmıştı titreşimleri
içimde akıp savrulduğum tüm asırlar boyu
öylece bir olup karışmış, çözülmüştü hücrelerimde
ve o an, bir ritim dansı başlamıştı uzuvlarımda,
kozmosla bütünleşen onu sayıklayan ruhumun parçacıklarında…
belki belki hep bilindik, içinde akıp akıp gittiği o yer,
anlam bulmuştu gözlerinin boşluğa dalıp kaybolmaları gibi,
silinen tüm hatıralar,
gün yüzüne çıkmanın şaşkınlığı içindeydi,
ve
derinliğinden kozmosun,
dalgalar salınır, o hep an salınımında bir koku gibi titreşirdi…
20.10.2024
18.12