Eş Ölçülemezlik Tezi
Bilim Felsefesi Bilinc.tin.us Felsefe

Eş Ölçülemezlik Tezi ile Teori Yüklülük Tezi Nedir?

Eş ölçülemezlik tezi, Kuhn’un söz konusu felsefi tezlerini temellendirmek amacıyla geliştirdiği iki ana argümanın ilkidir.

  • Kuhn, bir bilim insanının paradigmasının onun dünya görüşü haline geldiğinin, bilim insanının dünyadaki her şeyi paradigmasının kendisine temin ettiği gözlüklerle gördüğünü ifade eder.

Bu nedenle, bir paradigma değişimi yaşandığı, yani bir bilimsel devrim sırasında mevcut paradigma yeni bir paradigmayla değiştirildiği zaman, bilim insanları çalışmalarını devam ettirmelerine imkan sağlamakla kalmayıp, dünyayı anlamlı kılmalarını da mümkün kılan kavramsal çerçevelerini terk etmek durumunda kalırlar.

Bu iki paradigma, aynı bilim dalında aynı konuyla ilgili olsa dahi, birbirinden o kadar farklıdır ki Kuhn’un ifadesiyle; bilim insanları paradigma değişiminden önce ve sonra farklı dünyalarda yaşarlar. Bu, paradigmaların eş ölçülemez oldukları, yani birbirleriyle kıyaslanmalarını imkansız hale getirecek kadar farklılık gösterdikleri, ikisini birleştiren ortak bir zemin ya da dilin bulunmadığı anlamına gelir.

Eş ölçülemezlik tezi

Kuhn’un eş ölçülemezlik tezi, çok büyük ölçüde onun bilimsel kavramların anlamlarını içinde geçtikleri teoriden aldıkları iddiasından çıkar. Bu açıdan bakıldığında, paradigma değiştiği zaman, bazı anahtar terimlerin anlamlarının da değiştiğini öne süren Kuhn’a göre, örneğin Newton fiziğindeki -kütle- teriminin anlamı, Einstein’ın görelilik teorisinde geçen -kütle- teriminin anlamından tamamen farklıdır.

  • Onun eş ölçülemezlik tezinin kavramsal boyutu kadar, ontolojik bir boyutu da vardır. Buna göre, Kuhn idealist bir anlam içinde, paradigmanın dünyayı oluşturduğunu da savunur.
  • Zira farklı paradigmalar altında ya da farklı paradigmaları benimseyerek bilim yapmak, geçekte farklı dünyalarda bilim yapmak anlamına gelir.
  • Kuhn eş ölçülemezlikten, hatta paradigmaların birbirleriyle olan bağdaşmazlığından dolayı, paradigmalar arasında nesnel bir tercihin söz konusu olamayacağını dile getirir.

Paradigmaları nesnel bir biçimde karşılaştırmak pek mümkün olmadığı gibi, eş ölçülemezlik, egemen paradigmanın nesnel anlamda doğru ya da daha doğru olduğunu söylemeye imkan tanımaz. İşte bundan dolayıdır ki bilimde, paradigmadan bağımsız bir dış dünyanın giderek daha tam, daha doğru bir betimlemesini vermek anlamında bir ilerlemeden söz edilemez.

Teori yüklülük tezi

Kuhn’un, teori yüklülük tezi, bilim tarihiyle alakalı yorumundan çıkardığı tezleri temellendirmek adına geliştirdiği ikinci argümandır. “Teori yüklülük” ile eş ölçülemezlik arasında çok yakın bir ilişki vardır. Çünkü eş ölçülemezliği tartışırken Kuhn, gözlemin teori yüklü oluşu olgusundan destek almaktadır.

Teori yüklülük tezini anlamak adına, örneğin bir bilim insanının iki rakip teori ya da paradigma arasında bir seçim yapmaya çalıştığını varsayalım.

  • Burada yapılacak yegane şey, mantıkçı pozitivist bilim görüşünün ya da rasyonalist bilim anlayışının savunucularının söylediği gibi, hangisinden yana karar vermek gerektiğini belirleyecek ilgili olgular kümesine bakmaktır.
  • Ama böyle bir şey ancak ve ancak teorilerden bağımsız olan birtakım olgular bulunduğu, bilim insanının hangi teoriyi benimsemiş olursa olsun, kabul etmek zorunda kalacağı müstakil olgular var olduğu takdirde mümkün olabilir.

Mantıkçı pozitivistler, rakip teoriler arasında nihai bir karar vermeyi mümkün kılacak, hatta bu bakımdan hakem rolü üstlenebilecek yansız ve bağımsız olgular ya da veriler olduğuna inanmaktadırlar.

Kuhn işte bunu hiçbir şekilde kabul etmez. Çünkü ona göre, teori bakımından yansızlık ideali ya da teoriden bağımsız olgular bulunduğu düşüncesi, bir yanılsamadan başka hiçbir şey değildir.

Tüm verilerin teori-yüklü olduğunu öne sürerken Kuhn öncelikle algının arka plandaki inançlarımız tarafından koşullandığını, gördüklerimizin en azından kısmen inandığımız şeylere bağlı olduğunu anlatmak ister.

  • Ayrıca bir paradigmanın savunucuları ya da uygulayıcılarının, daha önceden paradigmanın eğitimini almış oldukları için gözlemlerini teori yüklü olarak rapor etmeyi öğrendiklerini savunur.

Her paradigmanın gözlemleri dile getirme biçimi ayrı olduğundan, ayrı paradigmaların taraftarları dünyada gördükleri şeyi aynı biçimde dile getirmezler. Söz konusu teori yüklülük tartışmasının ya da olgu ya da verilerin teori yüklü oluşunun Kuhn açısından önemli bir sonucu vardır.

  • Buna göre, verilerin teori yüklülüğü, öncelikle rakip paradigmalar arasında, eldeki verilere ya da olgulara müracaatla tercih yapılamayacağı anlamına gelir.
  • İki rakip paradigmanın iddialarına yansız bir gözle değer biçecek tarafsız bir bakış açısı olmadığına göre, söz konusu paradigmalar arasında nesnel bir tercih yapmanın imkanı yoktur.

 

Çoğulcu Bilim Görüşü

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir Cevap Yazın