Metafiziksel kozmoloji, metafiziğin ikinci ana bölümünün diğer kesiti, felsefi bir kozmolojiden oluşur. Evren bilim, anlamına gelen kozmoloji, elbette günümüzde fizik biliminin bir parçası haline gelmiş olan bilimsel kozmolojiden farlılık gösterir. Felsefi ya da metafiziksel kozmoloji, ondan bilimsel deney ya da araştırmalardan ziyade, rasyonel bir analize dayanmak bakımından farklılaşır. Metafiziksel kozmolojinin en önemli sorunu, evrenin maddi bileşenleriyle ondaki düzen olgusuna bir açıklama getirmek, evrende bir amaçlılık bulunup bulunmadığı konusunda nihai bir karara varmaktır.
Burada da metafiziğin pek çok konusu ya da alanında olduğu üzere, bir karşıtlık gündeme gelir. Söz konusu olan karşıtlık, teoloji ile mekanizm arasındaki karşıtlıktır.
- Metafiziğin önemli karşıtlıkları arasında ayrıca teoloji-mekanizm ve determinizm-endeterminizm karşıtlıkları bulunur.
“amaçlara ilişkin araştırma türü” diye karşılayabileceğimiz teolojinin temelinde ereksel nedensellik düşüncesi ve dolasıyla, doğayı bir organizma ya da canlı bir gerçeklik olarak ele alma düşüncesi bulunur.
Oysa mekanizmin temelinde fail nedensellik olup o, dünyayı bir makine olarak ele alır. Bir amaca göre açıklama getirilmek istendiğinde, teoloji anlayışının kaynağında, açıklamadan, “en iyi ilkesine göre açıklama”yı anlayan Platon, esas olarak Aristoteles’in bulunduğu belirtilir.
Fail nedensellik ile ereksel nedensellik nedir?
Fail nedensellik, kısaca bir olayın veya sonucun vücut bulmasına yol açan etken nedendir. Aristoteles fail nedenselliği küçümsemese de amaçlı bir dünya görüşüne bağlandığı, yani dünyada olup biten hiçbir şeyin boşuna olmayıp bir amaca uygun olarak gerçekleştiğine inandığı için, ereksel nedenselliği temel almıştır.
Bu sebeple evrene ilişkin metafiziksel açıklama söz konusu olduğunda, o, inorganik maddeleri dahi ereksel nedenlerle, yani yönelmiş oldukları amaçlarla açıklamaya kalkışmıştır. Onun evren anlayışına göre, söz gelimi varlığı oluşturan dört ana öğeden, toprak, su, hava ve ateşten, her birinin kendi “doğalarına” uygun yerleri vardır. Bunlar ancak o yerlere ulaştıklarında sükunete ermiş oluyorlardır. Toprak ve su ağır elementlerdir, bu ikisi ancak evrenin merkezinde bulunduklarında, hareketsizliğe ulaşıyorlardır, oysa hava ile ateş hafifti ve yükselme eğilimi sergiliyorlardır.
Aristoteles, teolojik açıklamasında, bitkiler dünyasına geçtiğinde, çok daha belirgin hale getirmiştir, örneğin bir tohum ele alındığında, onun büyüme ve gelişmesinin nedeninin, bu değişmenin ortaya çıkmasının araçları ve koşullarını meydana getiren fiziki ve kimyasal etkiler, yani tohumun ekilmesi ve yağmur olduğu söylenebilir. İşte tohumun dışındaki bu koşullar bütünün “fail neden” adını veren Aristoteles, tohumun sergilediği büyüme ve gelişmenin nedeninin bir başka anlamda kendi dışında olmadığını öne sürmüştür.
ve bu nedenin, onun bizzat kendi özelliğinden, bir kavak ağacı değil de meşe ağacının tohumu olması olmasından başka hiçbir şey değildir. Tohumun büyüme ve gelişmesini açıklayan, onun yerine getirme gücüne sahip olduğu özel işlevi gerçekleştirmesini mümkün kılan “form”dur. Tohumun ileride erişeceği “eksiksizce gelişmiş meşe ağacı” olma özelliğidir. Aristoteles, işte bu formu, gelişme işleminin gerçekleştirdiği bu özel karakteri, onun “ereksel” nedeni olarak adlandırmıştır. Tohumun büyüme ve gelişmesinin ereksel nedeni, meşe ağacı olmasıdır.
Nedeninin bu şekilde, ereksel neden olarak adlandırılmasının sebebi, onun, bu sürecin daha önceki aşamalarını en son aşamanın meydana getirilmesinin birer aracı olarak açıklamasıdır. Tohumun büyümesini meydana getiren şeyin ne olduğunu sormak, fail nedeninin ne olduğunu sormak demektir. Tohumun ne tür bir şey olarak büyüdüğünü, ne olmaya doğru yöneldiğini sormaksa, ereksel nedeninin ne olduğunu sormaktır.
Fail neden söz konusu tohum üzerine, etkide bulunan dış kuvvetlere, ereksel neden ise, bu tohumun alacağı varlık türüne işaret eder.
Hilomorfizm nedir?
Teolojik anlayışta, evrendeki bütün varlıklar, bileşik varlıklar olarak bir maddeyle bir formdan meydana geldiği öne sürülür. Varlıktaki amaçlılığı sağlayan şey de var olanların söz konusu form boyutudur. Onun bu öğretisine hilomorfizm, yani canlı maddecilik adı verilir. Maddenin var olduğu yerde formun, formun var olduğu yerde de maddenin olacağını öne süren hilomorfizm, maddenin formdan, formun da maddeden ayrılmaz olduğunu savunur. Yönlendirici, düzenleyici, harekete geçirici ve şekil verici ilke olarak formun, maddeye ve evrene yapı kazandırdığını belirtir.
Sadece hilomofizm değil, amaçlı bir açıklama tarzı da modern felsefeye geçişle birlikte ortadan kalkar. Bacon, Galileo ve Newton olmak üzere, modern bilim insanı ve filozoflar bu türden teolojik açıklamaların, bütünüyle spekülatif olmaları nedeniyle kabul edilemez olduklarını öne sürmüşlerdir. Onlar dolasıyla, bir yandan dünyanın nihai bileşenleri olarak parçacıklar ya da atomların varoluşunu öne sürerken teleolojik açıklamanın yerine mekanizmi geçirdiler.
Bununla beraber bir açıklama paradigması ya da yaklaşımı olarak mekanizmin Descartes ve Hobbes tarafından geliştirildiği söylenebilir. Bu yaklaşım ya da açıklama paradigması Newton mekaniği tarafından desteklenir. Mekanizm bütün fenomenlerin, bir amaca, manevi güce, zihin ya da akla başvurmaksızın, mekanik sistemleri açıklayan ilkelerle açıklanabileceğini savunur. O, evrenin ya da doğanın kendisinin bir makine olarak anlaşılması gerektiğini söyler. Mekanizme göre sadece cansız varlıklar değil, hayvanlar da birer makine olmak durumundadır. Aynı zamanda zihinsel fenomenler, küçük parçacıkların hayli karmaşık düzenlenişlerinden başka hiçbir şey değildir.
Bütün nitelik farlılıklarını nicelik farlılıklarına indirgeyen mekanizm, dünyanın organik bir birlik değil de salt parçacıklar arasındaki ilişkilerden meydana gelen bir makine olduğunu, söz konusu ilişkilerin de dışsal ilişkilerden meydana geldiğini ileri sürer.
Demek ki maddi dünyayı açıklamak açısından mekanizmin her bakımdan fazlasıyla yeterli olduğunu ortaya koyan bu yaklaşımın bir adım daha ötesi, Descartes ve izleyicilerinin doğal fenomenlere ilişkin mekanik açıklamanın kapsamını biyolojik sistemleri de kapsayacak şekilde sınırsızca genişletmeleri olmuştur. Descartes, insan bedenleriyle hayvanların, insan tarafından imal edilmiş makinelerden sadece karmaşıklık derecesi bakımından farklılık gösteren otomatlar olduğunu öne sürmüştür.
Descartes’tan sonraki üç yüzyıllık bilim ve felsefe tarihinin, bir anlamda Kartezyen mekanizmin biyolojiye kadar genişletilmesine bakıldığında; maddenin hareketi, algıyı, gelişmeyi ve dolasıyla, hayatı açıklayamayacağının öne sürülmesi yoluyla karşı çıkış yönündeki çabalardan meydana geldiği ifade edilir.