psikoloji tarihindeki bazı akımlar
Bilim Bilişsel Psikoloji Psikoloji

Renk Görme

Görme spektrumu, elektromanyetik spektrum içinde çok küçük bir alanı kapsar. Bununla beraber, insan evreni algılarken ve farklı görsel alanlarda faaliyetlerde bulunurken, geniş bir yelpazede esnekliklere sahiptir. Bu esnekliklerden biri, milyonlarca rengi birbirinden ayırmayı sağlayan renk görme eylemi diyebiliriz. Renk algısı, genel olarak fiziksel, fizyolojik ve algısal olarak üç farklı seviyede incelenir.

  • Uyaranla alakalı özellikleri, fiziksel boyutu, alıcı hücreler ve diğer anatomik yapılardaki işlemler fizyolojik boyutu ve renk tanıma, isimlendirme ve sınıflandırma gibi işlemler algısal boyutu oluşturur. (Malkoç, 2003)

Renk algısını açıklayan genelde iki temek kuram vardır. Bunlar, Thomas Young ve Hermann Von Helmholtz tarafından birbirlerinden bağımsız öne sürdükleri, üç renk (trichromacy) ve Karl Ewald Konstantin Hering’in karşıt renk süreçleri ( opponency) kuramlarıdır.

Üç renk kuramı, retinada üç farklı rengin kullanılması olgularına dayanır. Konilerin her biri görme spektrumu içindeki farklı dalga boylarına duyarlıdırlar.

  • Örneğin, konilerden birinin ~ 440nm, diğerinin ~535nm ve üçüncüsünün de ~565nm olan dalga boylarına maksimum seviyede tepki vermektedirler.
  • Bundan dolayı, bu alıcılara S ( short-kısa), M (Medium-orta), L (Long-uzun) konileri adı verilir.
  • Üç renk kuramına göre, renk algısı aşağıdaki şekilde belirtilen üç farklı koni hücresinin ışığın dalga boyuna göreli tepkilerinden meydana gelir.
Üç Renk Kuramı-Three Color Theory:
Renk Görme

 

Renk Görme Bozuklukları ile Üç Renk Kuramı Bağlantısı

Renk görme bozuklukları genelde üç renk kuramı ile açıklanır. Koni türlerinden herhangi birinin yokluğunda ya da bir koni sınıfının spektrumdaki duyarlılığının değişmesi sonucu renk görme problemleri ortaya çıkar. Renk görme bozuklukları, erkeklerde (%6-8) kadınlara (%2-3) göre daha sık görülür.

  • Renk körlüğünün oluş sıklığı etnik kökene göre de farklılaşabilir. Örneğin, Kafkas erkek grubunda renk görme bozuklukları ~%8 oranındadır. Aynı zamanda, sık görülmese de beyindeki renk merkezlerindeki hasar kortikal körlüktür.

Üç renk kuramı, görme spektrumu içindeki, dalga boylarının ayırt edilmesini sağlamakla beraber, eş zamanlı kontrast etkisi ve ardimge gibi olgularını açıklayamaz.

Karşıt renk süreçleri kuramına göre, konilerde oluşan sinyaller ikili ve karşıt süreçler şeklinde kodlanır. Bazı nöronlar M konilerinin çıktısı ile L konilerinin çıktısını kıyaslayarak ya da tam tersi, L-M karşıt mekanizmasını oluşturur. Benzer şekilde, S konilerinin çıktıları ile L ve M konilerinin çıktılarının toplamı kıyaslanmakta ve sonuç olarak S-(L+M) mekanizması ortaya çıkmaktadır.

  • Bu mekanizmalara “alıcı sonrası renk kanalları” adı verilir. Bu kanalların ikisi, renkle ilgili bilgi işleme yapar.
  • L+M ve S-(L+M) sırasıyla, beyindeki, kırmızı-yeşil ve sarı-mavi mekanizmaları besler.
  • Hering’e göre, bu dört renk ana renkleri temsil eder.
  • Üçüncü eşleşme ise, S+M+L şeklinde olup, siyah-beyaz mekanizmasını besleyerek, rengin açıklık ya da koyuluk boyutunu oluşturur.
  • Renkler, bu üç mekanizmanın doğrusal bir şekilde, farklı bileşimleri sonucunda meydana gelir. Örneğin, turuncu kırmızı-yeşil ve sarı-mavi mekanizmalarının bileşimidir.
  • Karşıt mekanizmaları oluşturan bu ana renkler, aynı anda ve aynı noktada birlikte görülemezler. Bir başka anlamıyla, kırmızı ışık ile yeşil ışık, zaman mekân içinde aynı anda ve aynı noktada olamazlar. Çünkü bu renklerin oluşturdukları sinyaller birbirlerini iptal ederler.

Karşıt renk süreçleri kuramı, gözdeki alıcı hücrelerinin, sinyalleri, ikili mekanizmalar ve karşıt süreçler şeklinde kodladıklarını önermektedir.

Korteksteki nöronların, renk bilgisini nasıl kodladıkları ve nasıl temsil ettikleri çok açık olmasa da renk algısının insan beyninde, kategoriler şeklinde organize edildiği ifade edilir. (Malkoc, Kay, Webster, 2005).

  • Bütün bu bilgileri içeren renk görme modelinde gösterilir. Bu modele göre, retinada üç renk kuramına göre, koni hücreleri tarafından kodlanan ışık daha sonra karşıt süreç mekanizmaları ile yeniden işleme koşulmakta ve sonrasında kortekse gönderilen sinyaller renk kategorilerini oluşturmaktadır.

 

Renk Görme Modeli:

Renk Görme

 

Derinlik Algısı

Retinadaki iki boyutlu görüntü uzaklıkla ilgili yapılan çıkarımlar ya da ipuçları ile beyinde üç boyutlu olarak algılanır. Bu işlem, tek göze bağlı-monoküler ve iki göze bağlı-binoküler derinlik algısı ipuçları ile yapılır.

  • Tek göze bağlı ipuçları, bir görüntüye tek gözle bakıldığı zaman var olan derinlik algısı ipuçlarını içerir. Bunlardan biri, göz kaslarının hareket etmesiyle göz merceğinin şeklinin değiştirildiği akomodasyondur.
  • Bunun dışındakiler, resimsel ipuçlarıdır. Bunlara resimsel ipuçları denilmesinin nedeni ressamların bu yöntemleri iki boyutlu düzlemde derinlik algısını yaratmak için kullanılır.

Binişim ya da üst üste binme bir objenin diğer objeyi örtmesi sonucu oluşmaktadır. Görme sisteminin objeleri bütün olarak algılama eğilimi karenin arkasındaki tam olarak görünmeyen objenin daire olarak algılanmasına neden olmakta ve bundan dolayı, daire karenin arkasında olduğu sonucu çıkarılır.

  • Uzaktaki objeler, yakındaki objelere göre retinada daha küçük görüntüler oluşturmaktadır. Böylece algılanan objenin, göreli büyüklüğü uzaklık ile ilgili olarak bir ipucu sağlar. Bir diğer ipucu doğrusal perspektiftir. Bir görüntüdeki objelerin göreli büyüklük, yükseklik ve uzaklık bilgilerinin birleştirilmesi ile oluşturulan bir ipucudur.

Birbirine paralel olarak algılanan iki çizginin uzaklaştıkça birbirini ufukta keseceği varsayımına dayanarak, uzaklık bilgisi çıkarılır. Havadaki moleküllerin ışığı dağıtması sonucu, uzaktaki objeler mavimsi ya da belirsiz hale gelir. Başka bir anlamda, bu objelerin kontrastı azalır. Bu nedenle bu objeler, daha parlak ve belirgin olan objelerden daha uzakta algılanırlar. Buna atmosferik perspektif denir. Ayrıca aydınlatma da derinlik algısında önemli rol oynar. İnsan beyni, otomatik olarak ışığın yukarıdan geldiğini varsaymaktadır.

  • Bundan dolayı insanlar, bir objenin daha çok aydınlanan kısmını üst, daha az aydınlanan koyu kısmını ise alt olarak algılama eğilimindedirler. Bu yorum derinlik algısına yol açar.
Hareket Algısı İle Derinlik Algısı

Hareket algısı da derinlik algısına önemli katkı sağlar. Bireyin çevrede odaklandığı bir noktadan kendisine yakın olan objeler bireyin hareketinin aksi yönünde, odak noktasının ötesindekiler ise bireyin hareketi ile aynı yönde hareket ediyor gibi algılanmaktadır. Hareket paralaksı olarak da bilinen, bu olgu hareket eden bir aracın içinde kolaylıkla gözlenebilir.

  • Ufuktaki noktalar ya da objeler aynı yönde hareket ederken, akındaki ağaçlar ya da telefon direkleri ise aksi yönde hareket ediyormuş gibi algılanır. Aynı zamanda, optik akış da derinlik algısı için anlamlı bilgi sağlar. Optik akış kişinin kendi hareketinden kaynaklanan görme alanındaki hareketin algılanmasıdır. Objenin lokal hareketinin tersine görme alanı bütünüyle hareket eder.
  • Çevre organizasyonu ile alakalı bilgiyi ve bedenin pozisyonu ya da postürünün kontrolü hakkında bilgiyi taşır. Optik akış sırasında çevredeki objelerin retinada oluşturduğu görüntüler giderek büyür. Bu da objelerin hareket halinde büyüklüklerinin karşılaştırılmasına olanak verdiğinden üç boyutlu algı oluşturulmaktadır.

Bir görüntüyü iki gözle izlemek, derinlik algısı için, fazladan ve ilave bir bilgi sağlar. Bu bilgi, iki gözün içeriye doğru (burun yönünde) hareket ettirilmesi ile odaklanılan objenin fovea ile görülmesinin sağlanması sonucu meydana gelir. İki göze bağlı, bir diğer ipucu ise iki gözde oluşan görüntünün arasındaki küçük farktır.  On metre ve aşağısındaki uzaklıklardaki objeler için, her iki gözde oluşan görüntüler birbirinden bir oranda farklıdır. Bu iki farklı görüntünün kortekste birleştirilmesiyle üç boyutlu görüntü elde edilir.

  • Her iki gözün retinasında oluşturulan görüntülerin karşılaştırılması sonucu oluşan derinlik algısı işlemine de stereopsis denir.
  • Stereopsis, iki gözün retinasında oluşturulan görüntülerin karşılaştırılmasıyla oluşan derinlik algısı işlemidir.
Algısal Organizasyon

Algısal işlemleri, 20. Yüzyılın başında Geştalt psikologları tarafından önerilen bazı ilkeler doğrultusunda, çevrenin nasıl anlamlı hale getirildiğini açıklar. Biçim algısının ana noktasını oluşturan ilgili prensipler, objeler arası ile obje-zemin ayrımında öne çıkar.

  • Geştalt psikologları; çevremizdeki objeler arasındaki ilişkilerin belirsiz olduğu durumda, en basit ve istikrarlı düzenlemelerin yapıldığını, böylece algısal organizasyonun sağlandığını öne sürerler. Bu sebeple, ilgili ilkeler -algısal organizasyon ilkeleri- olarak bilinir.

Algısal organizasyon ilkeleri:

  1. Tek Tip
  2. Yakınlık
  3. Benzerlik
  4. Tamamlama
  5. Süreklilik
  6. Ortak bağlanmışlık
  7. Ortak alan

 

Obje algısı, Humphreys ve Bruce (1989) tarafından önerilen, üç aşamalı modelle açıklanır.

  • Birinci aşamada, görsel bilgi bellekte eşlenerek sınıflandırılır.
  • İkinci aşama anlamsal kategorizasyon,
  • Üçüncü aşamada ise objenin isimlendirilmesi gerçekleşir.
Görsel Agnozi:

Görsel agnozi, normal kapasiteye rağmen, objenin ne olduğunun bilinememesine denir. Bu süreçlerde gerçekleşir.

  • Görsel agnozi olan kişi, renk ya da hareketi görmesine karşın, en basit şekli ya da harfleri bile tanıyamaz. Bu durum ise, agnozisi olan bireylerin, sisteme giren görsel bilgi ile alakalı herhangi bir algısal organizasyon yapamadığını gösterir.

Agnozinin, obje algısı ile mi yoksa bellekteki anlamsal sınıflandırma ile mi alakalı olduğu yönünde ise, tartışmalar mevcuttur.

  • Agnozisi olan birçok bire objeyi doğru tarif edebildiği yönünde incelemeler mevcut olup, yani objenin ne olduğunu söyleyebilirler fakat obje gösterildiğinde tanıma gerçekleşmez. Bu açıdan bakıldığındaysa, sorunun algı ile bellek arasında, bağ kurulamamasından kaynaklandığı düşünülür.
  • Fakat agnozi bazen, kelime, yüz, canlı nesneler gibi belirli bir alanla kısıtlı denilebilir. Bu durumda, asıl sorunun genel algı probleminden daha çok anlamsal belleğin alt mekanizmalarında olduğu yönünde düşünmeye yol açar.

 

İşitme ve İşitme Algısı

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir