Genetik Doğa Döngüsü
Genleri, genetik bilimi doğrultusunda ve doğa döngüsü bazında ele aldığımızda ve bu yönde düşündüğümüzde, yaşamın her alanını kapsayan ince detaylara ulaşmak mümkün.
Doğada var olan, her türlü yaşam formu; insan, hayvan, bitkiler… Yaşam zinciri boyutunda, yok olmayan iç içe bir döngüye sahip. Canlılar; doğar, yaşar ve ölür. Oysa yaşamın, gördüğümüz boyuttan öte olduğunu algılayabilmemiz, ölümün de görüldüğü gibi, bir nevi yok oluşu ifade etmediğini anlayabilmemize olanak tanır. Tabii ki her biri üzerine defalarca düşündüğümüzde ve sunduğu her bilgiyi, yeniden defalarca sorguladığımızda da farklı bilgi akışına sahip olacağımız da muhakkak. Çünkü evreni kesin kalıplar ile tanımlamamız mümkün değildir, sadece bilgiye-öze ulaşabilmek adına, şüphe ve merak duygusu ile yola çıkmalıyız. Böylelikle, düşünmenin ritimleri ve hissetmenin uzuvları ile evrensel döngü bizlere ışığını sunacaktır.
Canlı formunda yer alan genetik kodlar, kan dolaşımı ile vücuda yayılır ve ilgili organların işlevleri dahilinde fonksiyonel özellik kazanır. Doğa döngüsünde yer alan her canlı formu da aynı şekilde, farklı yapılara sahip olsa da birbiri içinde hissedilen ve birbirine karışan bir döngüye sahiptir. Tıpkı ölü bir bedenin, yakıldığında ya da toprağa gömüldüğünde, karıştığı sistemsel döngü gibi… Yakılan bir bedenin, tamamen yok olduğunu varsayabilir misiniz?.. Et yığını bedenler, hayvanlar ya da insanlar… Canlı olmadığını var saydığımız her atom parçasıyla, toprakla bütünleşir ve evrensel döngüdeki akışa teslim olur. Hücreler -ölü- olarak algılansa da… Tohumlar, toprakla buluştuğu an canlanır. Genetik bilgiyi depolayan ve vücudunun tüm işlevsel organlarına hücreler ile geçiş sağlayan DNA ile bilgi transferini sağlayan nöronlar, toprakla tabiatın büyülü kıvrımlarında anlamsal yolculuğa çıkar.
Doğa Döngüsü
Düşünün, her yüzyılda nefes alan canlıların toprağa karışan ritimlerini… Yağmur sularının, dünyanın tozunu sildiğini ve evrenin izlerini taşıyan suyun toprakla bütünleşmesini… Ve topraktan sızan suların, yeryüzünün katmanlarında, derinliğinde gezindiğini ve yudum, yudum bizlere can suyu olduğunu… Ve asırlar boyunca; nehirlere, denizlere, okyanuslara karıştığını… Ve böylelikle, evrensel döngüde hiçbir şeyin yok olmadığını ve evrilme zincirinde başka bir şeye karıştığını, dönüştüğünü… fakat özün hep aynı olduğunu…
Tüm bu düşüncelerin ışığında, doğa döngüsünde yer alan her canlının, birbiri ile etkileşim halinde olduğunu ve genetik kodlarının da etkileşime girdiğini varsayabiliriz. İnsanoğlu, doğduğu ve yaşam bulduğu coğrafyanın topraklarında yetişen her bitki gibi, o topraklara karışan genetik kodlar ile etkileşime girer ve bütünleşir. Her coğrafyanın insanının, yaşam bulduğu toprakların kültürel özelliklerinden de bu sebeple etkilendiği söylenebilir. İşte bu sebeple, bölgesel-toplumsal genetik özellikleri diye bir şey vardır ve etkilenmemek mümkün değildir.
[…] Genetik Doğa Döngüsü […]