sanat felsefesi
Bilinc.tin.us Estetik Felsefe

Estetik: Sanat Felsefesi

Sanat felsefesi,  estetiğin ikinci ana bölümüdür.

Estetik burada, doğal ürünlere karşı olan estetik deneyimi bir tarafa bırakarak sadece, sanat eserleriyle bağlantılı kavram ve problemleri ele alır.

Buna göre, sanat felsefesi olarak estetik,

  • sanatları sınıflar, farklı sanat dallarını sanat olarak tanımlamayı mümkün kılan, ortak bir sanat idesi ya da özün olup olmadığını dolasıyla sanatın tanımlanıp tanımlanamayacağını araştırır; sanatın ahlak ve hakikatle ilişkisi üzerinde durur.

Sanat Felsefesi

Sanat Felsefesi: Sanatların Sınıflandırılması

Sanat, insanda söz konusu olan üç ayrı faaliyet türünden biriyle ilişkili olarak ortaya çıkar.

İlk kez Aristoteles tarafından sınıflandırılıp temellendirilen bu üç faaliyetten birincisi;

  1. Theoria: Anlama, öğrenme veya bilme faaliyetidir.
  2. Praxis: Eylemde bulunma,
  3. Poiesis: Bir şeyleri vücuda getirme ya da üretim faaliyetidir.

İnsandaki söz konusu üretme faaliyeti ise, kullanım değeri taşıyan, faydalı şeyler ya da estetik değer taşıyan güzel şeyler meydana getirme faaliyeti olarak gerçekleşir.

Bunlardan birincisine;

  1. Zanaat adı verilirken,
  2. ikincisine “sanat” adı verilir.

Sanat, işte bu temel üzerinde olabilecek en yalın bir biçimde “temel işlevi güzeli meydana getirmek, güzellik yaratmak olan öznel faaliyet” olarak tanımlanır.

  • Söz konusu sanat tanımı, esas itibarıyla sanatçının faaliyetine işaret eder.

Buna nazaran, ürün ya da esere işaret ettiğimizde ise, sanatı bu kez “bilinçli bir varlık tarafından meydana getirilen her türlü güzel üretim” olarak tanımlayabiliriz.

  • Demek ki “sanat” denildiğinde anlatılmak istenen şey, esas itibarıyla güzel sanatlardır.

Güzel sanatlar, İlk Çağdan bu yana oldukça farklı ilke ya da ölçütlere göre sınıflanmışlardır.

  1. Birinci sınıflama tarzı, farklı sistem filozoflarında gördüğümüz bir sınıflama tarzı olarak hiyerarşik düzene göre sınıflamaktır.

Burada sınıflama, hiyerarşiyi kuran filozofların görüşlerine bağlı olduğu için, bütünüyle öznel bir nitelik taşır.

  • Örneğin Platon, sanatı hakikate erişme açısından değerlendirdiği için, ona hiçbir zaman olumlu bir değer biçmemiştir. Hele ideal devletin yöneticilerini yetiştirme amacı gündeme geldiğinde, Platon sanatçıları dikkatleri gerçeklikten uzaklaştırdıkları gerekçesiyle devletinden atmıştır.

Duyusal temsil ya da taklide dayalı sanatları değersizleştirirken bir tek gençleri yetiştirmek bakımından önem kazanan, belli şiir türleriyle dans sanatlarına önem vermiştir.

  • Oysa bir başka idealist düşünür olarak Hegel sanata, zihnin duyumsal olana nüfuz etmesini ya da maddi olana yayılmasını sağlaması nedeniyle yüksek bir değer biçmiştir.

Hegel’in Sanat Sınıflaması

Sanat, onun bakış açısından doğa tarafından meydana getirilen herhangi bir şeyden çok daha yüksek bir düzeyde bulunmak durumundadır. Bundan dolayı, o klasik sanatları idealiteleri açısından mimariden şiire doğru yükselecek şekilde sınıflamıştır.

  • Bu açıdan bakıldığında, en maddi sanat olan mimari en aşağıda bulunur.
  • Ondan sonra heykel sanatı gelir.
  • Resim sanatı, heykelin maddiliğinden bir adım daha uzaklaşmış bir sanattır. O üç boyutlu mekanı ve nesneleri iki boyutlu bir yüzey üzerinde tasvir eder. Resim bundan dolayı, dikkati, cisimsel hareketin fiziki mekanından hayal gücünün ve tinin içsel mekanına yöneltir.
  • Müzik, mekanı tamamen terk edip kendisini zamanla sınırlar. Zaman mekandan daha ideal olduğu gibi müzik de dış dünyadaki olayları değil, tinin içsel hayatını, duygu hayatını anlatır.
  • Hegel’in hiyerarşik sınıflamasına göre, şiirde duyusalın rolü daha da azaldığı ve onda önemli olan tek şey aktarılan anlam olduğu için, şiir en yüksek sanattır.

Buna nazaran, Hegel’in akılcılığına ve mantık egemen bakış açısına karşı çıkarken,

  • gerçeğin rasyonel olmayıp belli bir doğrultusu olmayan kör bir iradeden ibaret olduğunu öne süren Schopenhauer, sanatların zirvesine, en yüksek sanat olduğunu söylediği müziği yerleştirmiştir.
  • Zira sanatın işlevi, aklın diliyle konuşmaktan ziyade, varlığın derinliklerini harekete geçirmekten oluşur.

Nesnel ölçütlere göre “Sanatın sınıflaması”:

Filozoflar tarafından birtakım öznel ölçütlere göre sınıflanan sanat, bazı nesnel ölçütlere göre de sınıflanır.

Söz gelimi sanatları sınıflamanın en güvenli yolunun, onları kullandıkları araçlara ya da ortamlarına göre sınıflamak olduğu kabul edilir.

Bu sınıflamaya göre, işitsel sanatlar sesle ilgili olan sanatlardır; oysa görsel sanatlar fenomenal olarak görsel algılarla ilgili olmak durumundadır.

  • Söz konusu görsel sanatlar kapsamına mimari, resim ve heykel girer.
  • Ne görsel ne de işitsel bir sanat olan edebiyat, sembolik bir sanat olarak geçer. O ayırt edici karakterini ortamından ya da kullandığı araçtan alır. Buna göre, edebiyatın bütün öğeleri sözcüklerdir. Ve sözcükler de anlamlı seslerdir.
  • Karma sanatlar ise, bu araçlardan birkaçını kullanan sanatlar olarak sınıflanır. Buna göre, opera, müziği olduğu kadar sözcükleri de kullanır.

 Araçlara ya da duyulara göre sınıflamayı tamamlayan sınıflama tarzı, zaman ve mekan ölçütüne göre sınıflamadır. Bu tür bir sınıflama, genel olarak mekana ilişkin sanatlarla zamana ilişkin sanatları birbirinden ayırır.

  • Üç plastik sanatın (mimari, heykeltıraşlık ve resmin) karşısına, üç ritim sanatı (dans, müzik ve şiir) konur.
  • Hem mekanla hem de zamanla ilişkili olan sinema sanatı, bu bakış açısından, yedinci sanat olarak değerlendirilir. Klasik sınıflama, bununla beraber romana ve tiyatroya yer vermediği için, eksik bir sınıflama olarak değerlendirilir.

 

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir Cevap Yazın