İyi ya da kötü tüm düşüncelerin aktığı yer, tıpkı suyun yeryüzünde ve kozmosun uzuvlarında iç içe dans ettiği gibi, aynı bilincin -kolektif bilincin uzuvlarında dans eder. İşte tam da bu sebeple, düşüncelerin ve hislerin yönü daima -güzelliğe odaklanmalı- ancak böylelikle güzellikler büyülü düşlerden içinize akar ve zihninizde, ruhunuzla dans etmenin güzelliğini hisseder, hissettirir. Ve tüm güzelliğin uzuvlarda akması ve sonsuz olabilmesi adına, zihnin ve ruhun -saf- kalabilmesi, arınabilmesi gerekir.
Pek tabii zaman, zaman berrak şekilde hissedememek ve umutsuzluğa kapılmak da gayet doğal. Bu sadece geçiş süreci. Mevsimler, iklimler gibi ruh dengesi de döngüsel titreşim alanının yaydığı ve -güzelliklerin- çekildiği alanın etkileşim ağından etkilenir.
- Özellikle o anki zihninizde ve ruhunuzda yoğunlaşan duyguların etkileşim gücü ve yoğunlaşan hislerin, düşüncelerin, çekim alanında kurduğu etkileşimle alakalı bir durum.
Böyle bir durumda; belirli periyotlarda, zihin-ruh-beden dengesi sağlanabilmesi adına, bilinci arındırmak gerekir. Düşüncelerin suyun akışında, daima berrak bir denge de kalması zor olsa da dengeye getirebilmek mümkün. Öncelikle yoğunlaşan düşünceleri ve hisleri akışa bırakmalı ve tüm olası kötü enerji, düşüncelerden uzaklaşmalı. Bu noktada, algı -bilincin- güç dengesi öne çıkar.
- Çünkü bilinç, olası kötü düşüncelerin ve onu nelerin etkilediğini ya da etkilemesi gerektiğini ve kozmosun uzuvlarında, hangi düşüncelerden etkilenip etkilenmemesi gerektiğini bildiği takdirde, ancak bu olası arınmayı sağlayabilir.
Etkileşim Gücü
Etkileşim gücü, kozmosun özünde ruhun saf dengede yer aldığı paydaya göre işler. Bu kozmosun kendiliğinden işleyen bir yasası niteliğinde sonsuz döngüde yer alır.
Kalbinle, zihin ritimlerini; negatif-pozitif enerji çekimi-dağılımı gibi noktalarda ya da arınma potansiyelini sağlama-dengeleme aşamasında, önemli olan nokta, etkileşim gücüdür. Etkileşim gücünü etkileyen en büyük etkense, ruhunun-kalbinin saf denge ritimlerinde akıyor olmasıdır.
- Kalpten inanılması gereken nokta -kötülük- enerjisi ya da kötülüğün kazancı diye bir şeyin olmadığı, buna izin verenlerin, ruhunu kozmosun özünde tanımayan ya da ruhunu -negatif- dengelere maruz bırakmakta ısrar eden kişilerin varlığıdır. Ve pek tabii zaman zaman elimizde olmadan, her birimizin yaptığı gibi…
Kolektif Bilinç
İyi ya da kötü ya da negatif-pozitif enerjiler, tek bir kaynaktan akar, dağılır ama aynı zamanda negatif-pozitif enerji diye bir şeyin olmadığı gibi her an etrafımızda iç içe salınan sonsuz bir döngü de var olur.
En basit şekliyle ifade etmek gerekirse; kolllektif bir bilinç ağı düşünün, örneğin bir dosya ve dosyanın içinde her birinin iç içe olduğu… ve çekim alanı etrafınızda salınır daima ve düşünceleriniz, hisleriniz doğrultusunda görebilir, duyabilir, anlayabilir ve güzellikleri çekebilir, güzelliği hissedebilirsiniz… İçinizde sayıklayan titreşimler kötülüğün her zerresini sayıklıyorsa sürekli, onu çeker, ona dönüşürsünüz. Kötülüğün var olduğuna o denli inanırsınız ki güzelliğin var olmadığını kabul etmiş olursunuz ve kozmosun da öyle işlediğini sanırsınız. Aksini düşünmeye dahi meyil edemez hale gelebilirsiniz. Oysa bu size, o şekilde işlendiği içindir ve sömürülen enerjinizle beslenenler güçlendikçe, içinizdeki ışık her geçen gün daha fazla söner ve bu düşüncelere hapsolursunuz.
- İnsanların çoğu kötülükten yakınır ancak baktığınızda, iyi davranan ya da iyi olmaya çalışanları, küçümsedikleri görülür, hatta iyi olmayı, olumsuz şekilde yansıtırlar. Aslında bu da bilince işlenen yanlış algı sonucu gelişir. Çünkü insanlara kötülükle güçlü olunabileceği aşılanır, güç savaşında en tepeye çıkmanın yolunun o olduğuna inandırılır. Oysa bu yanılsamalar içinde, yanılsama gürültüsünde kendini bulamayanların safsatasından başka bir şey değildir.
*hissedebildiğin ölçü de günü geldiğinde kolektif bilinç sayıklamalarından da akabilmeli, dengeni dengenle örebilmelisin…
Enerji Çekimi-Yayılımı: Kolektif Bilinç-Negatif-Pozitif
Uzuvlarımda akan bir ışıltı, gökyüzünde iç içe bir dengeyle birbirine akıyor ve karışıyor tüm bilinmezliğin içinde ve yeryüzüne dokunan okyanus oluyor titreşimler… İçim, dışım… Kozmosun uzuvlarında salınan bir yansıma uzuvlarım ve ışıltım akıyor her an ve onu hissedebilmenin, görebilmenin aşkına düşüyor hislerim…
Görmek istediğim ne?
Güzelliğin gizemli ve büyülü dokunuşlarında bilinmezliğin dengesi…
Kaosun ortasında salınan bir denge…
Görmek ve hissetmek istediğim ne?..
Güzellik, güzelliğin dans ettiği bir ritim…
Görmek istediğim ne?
Hislerim… hislerimin söylemek istediği ne?
İçimde bir haykırış, anbean salınan titreşimlerle zihnimi allak bullak eden kimi an…
Kimi an huzurun dingin ışıltısında sonsuzluğun salıncağında sallanan ve dans eden…
Görmek istediğim ne?.. hislerim güzelliğin çanlarını çalıyor içimde, bir yerlerde bildiğim ancak bilemediğim ve görebilmek adına heyecanla içimde akan bir ışıltı…
Görmek istediğim ne? Hissettiğim akış, akışın içinde sonsuzluk, sonsuzluğun içinde dans eden bir ben ve benden öte bir ben daha, onun ötesinde bilinmezliğin yakarışı… ötesinde hiçliğin güzelliği…
Sıcak, sıcacık bir dokunuş içimde dans ediyor o an, sıcacık bir gülümseyiş sayıklıyor uzuvlarımda akıyor ılık ılık…
O an, görmek istediğim ne, diye sormaya dilim varmıyor.
İçim daima güzelliğin dilini haykırıyor, hislerim, hislerimin içinde dans ederken, aşka yol olabilmenin güzelliğini hissettiğim için huzurlu ve ötesini hissedebilmenin yolunda akmanın ve daima karışmanın ama güzelliğin ritimleriyle ve titreşimleriyle iç içe, bir o kadar dengeyle örülen bir sonsuzluk…
Hissettiğim ve daima hissedebilmek adına, zihnimin zırhlarına karşı kalbimin ritimlerini kuşandığım…
Bir gülümseyiş… güzelliklerin dans ettiği…
- İç içe akan, karışan kollektif bilinç ağında yayılan negatif-pozitif enerjiler ya da iyi-kötü yansımalar… Kaos gibi görünebilir ancak kaosu dengeye getirmenin anahtarı sadece sen de içinde… Güzelliği hissedebildiğin ölçüde ve onu kozmosun özünde, uzuvlarında yaratabildiğin ölçüde… içinde hissedebildiğin ışığın dokunuşlarında yansımalarına sahip olabilirsin.
Arınma: Enerji Denge Esası, İç Huzuru Dengeleme
Zihninizde gezinen olası kötü-negatif enerjinin etkileşimsel sürecine maruz kaldığında ve uzun süre çıkamadığında, (ki bu durum ya da geçiş süreci, kişinin algı-zihinsel işlevlerine-açıklığına göre değişebilir). Oldukça basit bir yöntemi uygulayabilirsin.
Elini kalbinin üzerine yerleştirdiğinde, gözlerin kendiliğinden kapanır ve sadece kalbinin ne söylemeye çalıştığını hissedebilir ve onu dinleyebilirsin. Bu noktada kendine dürüst olmalısın. (Ayrıca bu noktada ya da her durumda bilinmesi gerekir ki aslında -dürüst olmak başkalarına karşı yapılan bir eylem değildir, kişinin kendine karşı sergilediği bir tutumdur. Tüm yanılsamalar arasında, kişinin kendi varlığına karşı gösterebildiği cesaretinin yansımasıdır…)
- Kalbinizin titreşimsel enerjileri, size asolan hakikati hissetmenize vesile olacaktır. O an, düşüncelerin size mi ait olduğunu ya da kollektif bilinçten mi aktığını veya negatif-kötü enerjilere sahip birilerinden size mi aktarıldığını, anlamanıza vesile olacaktır. Pek tabii başkalarının bile ve isteyerek sizi manipüle ettiği gibi, siz de kendi kendinizi manipüle de ediyor olabilirsiniz.
- Kalbinizin enerjisiyle etkileşime geçtiğiniz an ise, diğer tüm dış faktörler geçersiz kalır ve kalbinizin sesiyle zihninizi dengelemeyi başarmış olursunuz. Fakat bu noktada önemli bir nokta da kalbinizin sesini hissetmenize olanak tanıyabilecek olan, o saf ışıltının hissine sahip olabilmek.
Örneğin başkaları hakkında dedikodu yaptığınız an, (bu noktada kastedilen kesinlikle, yaşadığınız olaylarla alakalı hissedilen duygu aktarımı değil…) kendinizi rahatlamış mı hissediyorsunuz yoksa içinize bir sıkıntı mı düşüyor?.. Birkaç dakika sonra, rahatlıyor musunuz aksine rahatsızlık duygusuyla mu meşgul oluyorsunuz?.. Bu da algı seviyesinin ölçümü adına basit gibi görünen ama derin bir anlam yansıması. Aslında bu noktada, kendinle mi yoksa etrafındaki yanılsamaların enerjilerinde boğulmakla mı ya da onu çoğaltmakla mı meşgul olup olmadığın… anlam yansıması ortaya çıkar, aynı zamanda daha sayısız anlam yansıması gözlemlenebilir tabii ki…)
Negatif-(Kötü) Enerjilerin Evren Yasalarındaki Yeri
Evren yasaları her ne kadar herkesin seyrinde aktif şekilde işliyor gibi görünüyor olsa da -niyeti ve niyetinin akış seyri- kötü enerjilere tabii olan dalgaların dağılımı, uzun süre etkili olmaz. Negatif titreşimlerin geçici süre etkisi altında kalınır. Çünkü kozmos, ışığın ve saf ışık parçacıklarının -kaynağı- olduğunu ve ondan gelen bir akış seyrinde seyredebileceğini bilir. Kaynağını saf ışıltının madeni oluşturur. Bu sebeple kozmos döngüsü, niyeti kötü enerji dağılımını zaman içinde eler. Bu denge kendiliğinden oluşur, kimsenin bir şey yapmasına gerek kalmadan… ( Tabii arka planda etkileşimsel süreçler bambaşka şekilde ilerler…)
Bu sebeple yaşadığınız ya da size uygulanan, kötü sözler, düşüncelere karşı aynı enerjilere girerek, enerjinizi düşürmek yerine, sadece ışığınıza ya da inancınız her ne ise o hissin saflığına sığınabilirsiniz. Ancak -saf denge ışıltısı- olabildiğince tüm kötü niyet enerjilerinden sıyrılan bir dengede dans edebilmeli… Herkes adına güzellikleri dileyebilmeli ve istemekten çekinmemeli, bunu yürekten hissedebilmelisiniz. Diliniz söylese de kalp ritimleriniz bunu siz söylemeden önce kozmosa titreşimleriyle aktaracağı için, işte bu -hakikatin- dilinde, hissedebilmek ve içtenlikle dileyebilmek önemli olur ve zaten kendiliğinden akışta yerini geçte olsa bulur.
Kötü enerji yansımaları (zihin yansımalarında -vesveseler-) çevresel yansımalar doğrultusunda kişilerin yaşamını olumsuz etkileyebilir, yaşam kalitesini düşürebilir. (Tüm bunlar başkaları tarafından, size bilinçli şekilde uygulanıyor da olabilir ancak bu davranış şekli, bilinçli olmaktan ziyade, bilinçsizlik göstergesi olduğundan dolayı, bilerek ve isteyerek art niyetle uygulanıyor demek daha doğru olur. Ayrıca başkalarına zarar vermenin ikliminde kendilerine zarar verdiğinin dahi farkında olamamaları…) Her nasıl olursa olsun bilmeniz gereken nokta, saf ışığın karşısında uzun bir etkiye sahip olamayacağıdır.
Bireyin, evren yasalarının özünde seyreden -öz denge esası-
Evren yasalarının özünü ve kaynağını oluşturan saf ışıltı…
İşte bu sebeple de içsel tözü doyurmak ve iç beslemenin yani ruhu hissetmenin ve onun ışıltısına ışıltı katacak dokunuşları hissedebilmek ve yaratabilme eylemine sahip ruh dokunuşları gerekir. Aynı zamanda kötü enerji dağılımını, güzelliğe ve iyiliğe dönüştürebilecek, güzelliği herkes adına dileyebilecek ve hissedebilecek ruha sahip olduğun an, güzelliğin seyri bambaşka dokunur…
Yaşam başkalarının hayatlarında ya da yanılsamalarında kaybolmak ya da onların hayatlarını cehenneme çevirmek üzerine kurulu bir kaos değildir. Yaşam, bilinç yolculuğunda kaos boşluklarında kendi dengeni kurman gereken ve bilincini bir sanat eseri gibi ince ince işleyeceğin, kaosun içindeki dengeyi görebilmen ve kendi dengeni yaratman gereken bir yol. Bu yola aşkla düşebilmek ve aşkı aşkla hissedebilmekse, kozmosun özünü özünde hissedebilmenin güzelliğine sahip dokunuşlarla örülü ışık ruhunu her an daha parlatabilmenle alakalı…
*Ne yazık ki evren yasalarını, kişisel çıkarları uğruna günümüzde kullanan kişi sayısı daha da arttı. (ancak aynı zamanda güzelliğin akıştaki en parlak zamanı da geldi…) Oysa bilinmeli ki kozmos yasaları ve kaynağı, saf ışık… Saf ışık ise görebildiğin ve hissedebildiğin ölçüde sana çekilir ve daima, kaynağını negatif enerjilerden arındırmanın yolunu bulur.