Varoluşun sanatla iç içe dans eden ritimleri, hakikatin fantastik salınımlarında da açıkça yansıma bulur. Dünyanın gelgitli yapısında savrulan hassas ruhlar istemsizce sanata yönelir. Ancak bu onların zayıflığından ya da dış dünyadan korktukları için değildir, aksine öncelikle farkında olmadan içsel boyutta varoluşun sancıları vuku bulduğu ve de içsel olarak karşı konulmaz bir arzuyla yaratım aşkınlığı içlerinde baş gösterdiği ve onları sanata yönelttiği içindir.
Varoluşun sanata dokunuşu mu?..
Sanatın varoluşu derinden hissedişi mi?..
İç içe bir kıvrım sadece…
Sanat ve yaratım (hakikat) hislerin derinden hissedilerek yaşandığı bir diyar, mutluluk sancının başında ve sonunda hüküm sürmekte… sadece an, sonrası derin bir huzur, dingin dokunuşların hissinde ve tedirginlik hissiyatının varlığı olmadığı anların seyrinde ilerleyen yaşam yanılsamasında…
Ah tedirgin hüzün kokusu, yaşamın ve mutluluğun mayalanması için geçilen milyonlarca an seyrinde his salınımıyla özdeşleşen düş seyrinde sayıklamalar, duraklamalar ve koşuşturan dalgalar… ve hep an ardında, hatırlanan gün düş’leri ve çözülen hislerin ritim salınışları… hep hüzün dokunuşunda mutluluğun en derin sırrında salınan an seyri… bundan sancılar bundan derinden hissedilen dokunuşların sarsıcı mutluluğu, sevinci ve her birinin içinde seyreden hüzün yanılsamaları… hüzün yaşamın hakikati ve sevinç ilminde gülümseme, içinde salınan ritimlerinin, anlama yetisi ile dans etmesi…
ve hisler, huzur kokan hissin boşluklarıyla dağılır anlara ve yaşamın kattıklarıyla derinliklerimize dokunur. Farkındalığın tedirginliğinde ürkek kuş misali uçmakta düşünceler her an ve uçmak ve gökyüzü… onların onların da bir sınırı olduğu anlam hissi salınırken içinde, derin karanlığın üzerine çöken aydınlığın esiri olur varlığın…
Dünya boyutunda mekan ya da düzlem anlamsız bir düzmece kurgusunda düşer anlarına, düşer düşüncelerine ve önemi kalmaz nerede olduğunun hangi iklimle savrulduğunun…
Varlığını sonsuzluğa taşıyan, düşüncelerine uçmayı, başka diyarlara yol almayı öğreten ve fikirlerinle yaratabilmenin sancısında bambaşka kapılar açabilmenin ilminde ruhun sarmaş dolaş kıvrılırken düş seyrinde, nokta kıvrımı sarmal ruhunun parçacıklarından yansıyan uzuvların hislerinle bir düşün parçaları… hepsi aynı düşün, kozmosun uzuvlarının ışık yansımaları…
Bir yaratım “Sanat”: Varoluşu, Yaşam Sahnesinde Uzuvlarıyla İnsanla Aktaran Yaratım, Sanat ise yaratımın Ruhunu yansıtan hakikatin ritimleri…
Bir yaratım meselesi sanat, dış dünyanın içinde seyreden hakikatin yanılsamalarla akışındaki his salınımıyla tutuşma yansıması…
İçsel bir dürtünün uyanışı ve o dürtüyle bütünleşmenin bir olup akabilmenin sancısı ve hazzı… Basit yaşamın içindeki o hisler diyarında, hakikatin ritimlerinle çarpışması ve ritimlerinle bir olup salınması… sanat, hakikati tümüyle kendinde yaşamanın yansıması…
İnişli çıkışlı ruhsal sancılarla ilerleyen yaşamı ve kendini olduğu gibi yaşamayı seçmenin içsel uyanışı… Hislerini, duygularını bütünüyle yaşamanın ve dönüştürmenin yansıtması…
Günlük konuşmanın içine de taşıyabilirsin duygularını ya da düşüncelerini her gün, her an, ancak hiçbir zaman tatmin olmadan, bütünüyle haz almadan ya da kalıcı huzurun dokunuşlarıyla özdeşleşemeden… içsel yolculuğunda akmanın, akabilmenin ne demek olduğunu hiç bilmeksizin… dönüşmeden ya da dönüştürmeden…
Hakiki sanat, bütünüyle yaratımla bir olup akabilmenin ilminde yansır kişinin hislerine ve içine… içsel yankı daim bir yanmanın hissinde akabilmenin yolunu bulmanı ister senden ve onu anlatabilmenin, yansıtabilmenin hissini solumanı diler her an…
Dış dünya ile sanat:
Yaşamın içinde, dış dünyada gündelik bir yaşantının içinde yaşamak, çoğu şeyi unutmakla eş değer, çünkü koşuşturmanın içinde insan kendini dahi unutur ve duygularını, hislerini hep geçiştirerek yaşamına devam eder, o bağrış çağrış içinde… çoğu an sürüklenerek… ve dış dünyanın kalıplarından, ağırlığından bütünüyle uzaklaşamaz, aslında o ağırlığı dönüştüremez ve dönüştürmesi gerektiği bilincine eremez.
Oysa sanatla iç içe yaşamak, hislerini olduğu gibi yaşamak olduğu için en başından bir teslimiyet ister düşmeye kalkmaya, duygularınla sarmaş dolaş yaşarken üzülmenin sevincin doruklarına da çıkabilirsin en dibe de düşebilirsin. Ancak her an dalmayı ve dalgalarla dans edebilmenin hissinde dalgaları göğüslemen gerektiğinin bilinciyle akar ve salınımlara tutulmanın aşkınlığında aşkla ilerlemenin hazzını yudumlarsın…
Ve kozmosla bir olup akabilmenin güzelliğine erdiyse kalbin, o dış dünya ağırlığı toz olup uçuşur, hafiflersin ve yönünü en olması gerekene odaklayabilir ve o yol da güzelliğin ilmini hissi ritmiyle dalgalanarak akıp salınabilmenin güzelliğinde tutuşabilmenin aşkına tutulursun her an… Ve o dış dünyanın ağırlık bırakan kalıplarını dönüştürürsün. ve eğer içsel çözümlerini tümüyle çözümleme yoluna da düştüysen O’nun yansımasıyla, işte o an onunla salınır onunla dans edebilmenin büyüsüne tutulursun…
Ve ah yazmak, başka bir dünyanın ikliminde her an salınmak… berrak bir zihinle akabilmek ve salınabilmek için, dış dünya denen kalabalıklara, koşturmaya vakit ayırmaktan öte bir an yaratabilmenin hissinde bütünleşebilmeli her bir ritim dansıyla…
…
tüm bunlar ifade edilmeli ki çünkü insanların bazı kalıpların dışına çıkabilmeleri ve anlayabilmenin hissiyle akabilmeleri adına, pek tabii görebilmeye gayret gösterilmesi yine kişinin yansıması ile mümkün… Anlayışla, hoşgörüyle… bir tılsım yaratabilmenin hissinde salınmak, ruhun simyası ile alakalı…
Hello there, I found your site by way of Google even as looking for a comparable subject, your web site came up, it seems to be good. I’ve bookmarked it in my google bookmarks.