ruh’ anımsayandı…

zaman oyunlar oynuyordu ins’ana oysa zaman bir sanı idi an’ gün de salınan sonsuz denge desenleriyle içimizde anbean titreşen, ruh’ anımsayandı içinde kımıl kımıl kımıldayan, seni sana anlatabilmenin hiçliğinde salınımların çekimine … bir his dokunuşu kıpırtısıyla uzuvlarını delip geçen kalbinde bir fısıltıydı duyabilmenin hatrına seni sana akıtan bir sancıydı bir düş’ idi görü de yansıyan …

Yıldızlar…

  Yıldızlar… Konuşuyordu yıldızlar… Karanlığın uzuvlarında can çekişirken bedenim ve ruhum… Parıldıyor ve göz kırpıyordu yıldızlar… Gökyüzünün Ay ışığına sarıldığı Güneşe tutulduğu her an… Konuşuyordu yıldızlar… Parıldıyor… Parıldıyordu bir ağacın gökyüzüne tırmanmak istercesine uzanan bedeninde… Bir yıldız kayıyordu… bir dilek tutuyordu insan Ve bir insan haykırıyordu yıldızların altında kanarcasına… Yıldızlar gökyüzünün kıvrımlarında ve yeryüzünün dokunuşlarında… …

Sınırları Aşan Zihin ve Kalp Ritimleri

    Soluduğunda zihnim sınırları Ve sınırların ötesini, Bambaşka bir dünya yaratabilmenin hissine Düştü anlamlarım, Gördü, baktı ve hissetmelerin düşünü soludu iklimlerim, Başka bambaşka bir kozmosun iklimlerini Soluyordu artık uzuvlarım, Kıvrımlarım salınıyordu Sonsuzluğun ritimleriyle Ve ritimlerim sonsuzluğun titreşimlerini Hükmediyordu dünyama… Dünyam, ne gördüğüm düştü ne çemberim… Dünyam ne kozmosun kıvrımlarında dönüp durmaktaydı ne de zamana …