Sıcacık akarken içinde ılık ılık dokunuşlar…
Ansızın dolu vuracak olmasının telaş yankısı…
Yürürken ormanın kıvrımlarında hışırtı seslerinin dinginliğinde,
apansız bir vahşi hayvana rastlayacak olmanın yarattığı endişe…
Kaygı…
bir kaygı fısıltısı…
doğarken gün, geceye karışmadan geçen anların tatminsizliğinde…
fısıldarken güneş, yıldızlı bir gece de Ay ile dans etmenin hissiyatına duyulan özlemde…
doğa yemyeşil bakarken gözlerinin içine, koşuşturmaların girdabına takılı kalan düşüncelerinde…
rüzgar alıp götürürken yaprakların fısıltılarını,
duyamadığın ve hissedemediğin an…
bir kaygı fısıltısı…
dokunduğun an bir ağaca ya da bir yaprağın kıvrımlarına,
kapanmıyorsa gözlerin ansızın ve içine bir dingin fısıltı değmiyorsa…
son sürat ilerliyorsa zihninde,
ruhun akıp karışmayı arzularken her an,
nehirlerin coşkusuna derenin ahenkle ilerleyen ritimlerine
ve sonsuz dalgalarına denizin, okyanusun…
ve bütün değilse gökyüzüyle yeryüzün…
bir çember olup dönmüyorsan etrafında, ışıl ışıl olabilmenin aşkıyla
uçmayı hissedememenin yansımasında…
ellerin akıp savrulmuyorsa ve parmak uçların hissedebilmenin aşkına düşmüyorsa…
ve gözlerin ardı sıra görebilmenin yankısında,
düşlemiyorsa…
bir kaygı fısıltısı çöreklenir uzuvlarına…
anlamsız dış dünya telaşında…
yanılsamalar arasında…
Ah, bilirim… oysa hissedebilmenin sonsuz yansıması başlı başına bir düş kaygısı…
Ama öylesine dingin öylesine apansız akan bir ışıltı yağmuru…
Islanmalara doyamadığın…
Hissedebilmenin aşkında yanıp tutuştuğun…
Ve hislere, duygulara öylece seni alıp götürmelerine dört bucak iklimsiz bir an sarmalına
gülümsediğin,
bir düş yumağına…
Teslim olmanın en güzel yansıması…
duygu yanılsaması’ bölümünden…