Estetik özne, estetik nesne karşısında estetik tavır alabilen kişiyi tanımlar.
- Estetik özne, her şeyden önce estetik alanı ve bu arada estetik öznenin kendisini anlamaya yönelmiş filozofun kendisidir.
O belli bir sanat eğitimi almış, sanata dair bir kavrayışı olan bir sanat eleştirmeni olabilir. Ve estetik özne, nihayet belli bir beğeniye bir sanat duyarlılığına sahip sıradan bir insan ya da bir estet olabilir.
- Demek ki estetik özne, nesnenin taşıyıcısı olduğu güzellik değerini alımlayan kişidir.
- O, belirli bir estetik değere sahip sanat eseri ya da doğal güzellik karşısında etkilenmeden geçemeyen kimse olmak durumundadır.
Estetik öznenin söz konusu değeri ya da güzelliği alımlayabilmesi içinse, belli bir beğeni duygusuna sahip olması gerekir.
- Hatta pek çok filozofa göre, haz duygusunda temellenen bu beğeninin belirli bir eğitim yoluyla gelişmesi gerekir.
Estetik özneyi belirleyen temel özelliklerinden biri,
- onun bir beğeni duygusuna sahip olması
- ikincisi, estetik bir tutum geliştirmiş olmasıdır.
Buna göre, estetik özne bir estetik nesneyi algılayan, algılamakla kalmayıp onu kavrayan ve ondan estetik olarak hoşlanan, estetik haz duyan “bilinç ve beğeni” varlığıdır.
Estetik Tutum
Estetik özneyi estetik nesneye bağlayan, onunla büyük ölçüde özel diyebileceğimiz bir ilişki tesis etmesini mümkün kılan şey estetik tutumdur.
Estetik özneyi belirleyen özsel özellik olarak estetik tutum, bununla beraber öyle kolayca tanımlanabilecek bir şey değildir.
Bu yüzden, sanat eserlerine ya da güzel, diye nitelenen doğal ürünlere yaklaşmanın estetik olmayan yolları da olduğundan hareketle, ne olmadığı gösterilerek olumsuz bir biçimde tanımlama yoluna gidilmiştir.
Bu açıdan bakıldığında, estetik tutumun yarar amacına dönük pratik tavrın, tam karşıtı olduğu söylenebilir.
- Örneğin bir kır manzarasına, onun sergilediği doğal güzelliği temaşa etmek amacıyla değil, gelecekte buraya yapacağı yatırımlar açısından bakan bir arsa spekülatörü ya da tüccarın tutumu pratik bir tavırdır.
- Aynı şekilde yayınlaması için önüne gelen şahane bir romana, taşıdığı estetik değeri pek dikkate almadan salt ticari kaygılarla yaklaşan bir yayıncının, eser karşısındaki tavrı, yine pratik bir tavırdır.
Estetik tutum, bilişsel tutumdan da farklılık gösterir.
- Söz gelimi bağlamcılar her ne kadar sanat eserine, ancak bütünsel bağlamı ışığında, onun yaratılmış olduğu çağın koşullarına ilişkin tarih ve sosyoloji bilgisi, eserin kendisiyle ilgili teknik bilgi ve yaratıcının kendisine ilişkin otobiyografik bilgi sayesinde değer biçileceğini söyleseler bile, sanat eserine bilgi elde etme amacıyla bakılmaz.
- Bakılsa dahi, bunun estetik tutuma bazen zarar da verebilir.
Estetik tutumun kişisel tavırla da ilişkisinin olmaması gerekir. Başka bir deyişle, bir sanat eserini kendi hayatıyla ilişkisi ekseninde ele alan, bir tiyatro oyununu ya da bir filmi, bir yerinde kendisini görmek için seyreden birinin tavrı, kişisel bir tavır olup onun estetik tavırla ilişkisi yoktur.
- Buna göre, bir şeye estetik bir perspektiften bakmak demek, estetik nesnenin hayatlarımızla olan ilişkisine değil de onun bize sunduğu şeye tepki vermek demektir.
Estetik tutumun söz konusu pratik, kişisel ya da bilişsel tutumlardan, farklı olduğu gösterildikten sonra, onu belirleyen en önemli özelliğin, buradan hareketle, çıkar gözetmeyen bir tavır olması olduğu söylenebilir.
- Başka bir anlamla, bir sanat eserine estetik bir tutumla yaklaşan kişi, eseri başka herhangi bir amacın aracı haline getirmeden, ona kendi içinde bir amaç olarak yaklaşan kişidir.
Buna göre, estetik tavrın amacı kendindedir. Onun kendi dışında bir amacı yoktur.
- “Amacı kendinde” (auto telos) diye bilinen bu özelliği, ilk kez ve en açık bir biçimde, güzellik karşısında duyulan hoşlanmanın her tür arzu, ilgi ve çıkardan bağımsız olduğunu dile getiren Kant’ın ortaya koyduğu ifade edilir.
Çıkar gözetmeyen bir tavır olarak estetik tavırda, özne, kendisini karşısındaki nesneye tamamen verir. Böyle bir yaklaşımın sonucu olarak öznenin bütün dünyayı estetik nesne olur.
- Tutumun bu ikinci özelliği, seyir ve temaşa olarak gerçekleşir. Bireysel ve öznel bir tavır olarak estetik tutumun bir diğer özelliği, onda belli bir estetik haz ve hoşlanmanın söz konusu olmasıdır.
- Estetik haz, tutumun kendisinde olması bakımından amaçsız, böyle bir tavır almaya yönelmek açısından ise amaçtır.
Estetik haz
Estetik haz ya da hoşlanma, işte bu şekilde amaçsız bir amaçlılık taşıma durumuna gelir. Elbette estetik haz alma, diye özel bir duyusu ya da meleksi olmayan insan, sahip olduğu doğal hoşlanma duygusunu eğitimle geliştirerek, kendisine estetik nesne karşısında estetik haz verecek duyguyu kazanır.
- Estetik ya da “güzellik” algısı, alımlayıcının derinliği doğrultusunda anlam ve mana yansımasını bulur, aynı ölçüde alımlayıcının algısal derinliği genişledikçe yansıtma ve güzellik algısı da bu oranda gelişir.
- Ve hakiki güzellik açınlarına, bu genişleme sürekliliği ile daha da yaklaşır ve karşılıklı etkileşimsel süreç hem sanat eserine hem de alımlayıcının algısına derinlik kazandırır.