Nesne bilgi anlayışı; bilgiyi, nesne ile tanımlanan bilgi anlayışlarından biridir. Bilgiyi belli bir ürün ya da entelektüel gelişme süreciyle açıklayan bilgi anlayışlarının da farklı olarak, bilgiyi konusuyla ya da nesne ile tanımlayan bilgi anlayışlarından biridir. İlgili bilgi anlayışı ve kapsamı içinde ele alınan durumda olan bilgi görüşleri; bilginin sanı ya da kanaatin bittiği yerde başladığını öne süren, epistemolojik öğretilerden oluşur.
Buradaki standart görüş Platon’a aittir, Platon’un bu görüşüne göre, sanı ya da doxa değişenle, yani, maddi dünyanın değişen yönleriyle ilgilidir. Platon burada, sürekli bir akış halinde olmasından dolayı, “Aynı nehre iki kez girilemeyeceğini” ona ikinci defa girdiğimizde, nehrin artık başka bir nehir olduğunu dile getiren Herakleitos’tan yola çıkmıştır. Buradan hareketle değişenin bilinemez olduğunu ileri sürer.
- Değişen bir şeyle ilgili olarak oluşturacağımız bir betimlemenin, o şey sürekli değişmekte olduğundan, kısa bir süre sonra geçersiz hale geleceği kanaatindedir. Aynı zamanda, o tek teklerin ya da tikel olguların da bilinemeyeceğini ileri sürmüştür. Tek teklerin olsa olsa kişisel öykülerinin olabileceğini söyleyen Platon, bununla beraber matematikten hareketle bilginin var olduğundan da emindir.
Herakleitos ile Platon
Herakleitos’a göre bilgi, tıpkı matematikte olduğu gibi, değişmez olanı konu alır. Dahası, bilgi tümellerin, yani türlerin, cinslerin ya da genellerin bilgisi olmak durumundadır. Platon’ da çağdaşı Sofistlerin kuşkuculuk ve göreciliğine karşı çıkarken, kesin bilginin mümkün olduğunu öne sürer ve bu iddiasını kanıtlamak, yani kesin bilginin mümkün olduğunu gösterebilmek adına, ezeli-ebedi ve değişmez tümeller olarak, ideaların varoluşunu varsayar ve sadece değişmez olanın, dolasıyla tümellerin bilinebileceğini kabul eder.
Aynı zamanda bu görüş sadece Platon’da değil, on yedinci yüzyılın Descartes, Leibniz gibi ünlü rasyonalist filozoflarında da görülür.
- ve her ne kadar birincisiyle aynı olan bir diğer versiyonu olsa da
- bilginin bizi gerçeklikle tanıştırdığını, oysa duyu-deneyimi ve sanılarla kanaatlerin sadece görünüşle tanıştırdığını ifade eder.
Görecilik ya da rölativizm, algının ve dolasıyla bilginin kişiden kişiye değiştiğini, bu nedenle genel geçer bilgi ve doğruların olamayacağını söyleyen görüştür.