felsefe ile diğer disiplinler
Bilinc.tin.us Felsefe

Felsefenin Kurucu, Bütünleştirici Boyutu

Felsefenin kurucu, bütünleştirici boyutu; insanın zihninin bilişsel gelişimin veya aklın bir hedefe yönelimli çalışmasının bir sonucu olarak ortaya çıkar. İnsan zihni, sadece birtakım izlenim ya da deneyimsel verileri pasif bir şekilde almakla kalmaz, ayrıca onlara yapı kazandırarak anlam yükler.

  • Ayrıca ayrı ayrı malumat ya da bilgi parçalarını bir araya getirirken, onlara kazanmış olduğu birtakım açıklayıcı yapılar ile
  • Kucaklayıcı paradigmalar veya temsil şemaları üzerinden anlamlar yüklemeye çalışır.

Bu insanın, dünyayı anlamlandırıp açıklayabilmesinin en önemli yolunu meydana getirir. Ona varlığın ya da hakikatin tümünü anlamlandırma imkanı verecek teoriler temin eder.

Batı felsefenin ilk filozofu Thales ile Anaksimandros ve Anaksimenes, dış dünyaya baktıklarında, neredeyse sonsuz sayıda farklı şeyden oluşan bir çokluk görmüşlerdir. Bu çokluğun ise ancak kendisinden türemiş olduğuna inanılan bir birliğe indirgenerek, anlamlı kılınabileceğini düşünmüşlerdir.

  • Bu durum, gerçekten var olanın öz ya da kavram cinsinden olduğunu,
  • gerçekliğin maddi olmayan bir yapı sergilediğini dile getiren idealist bir felsefenin kurucu yaklaşımıyla, gerçekliğin madde cinsinden olduğunu ileri süren materyalist bir felsefenin,
  • birincisine karşıt bütünleştirici yaklaşımı üzerinden çok daha iyi şekilde ifade edilebilir.
Platon ile felsefenin bütünleştirici boyutu

Birincisi Platon’un idealizmi ikincisi ise materyalist düşünürler tarafından geliştirilen atomcu teorilerdir. Her iki teoride, en yüksek düzeyde kurucu ya da bütünleştirici teoriler olup, varlığın bir alanına değil, neredeyse tüm yönlerine, hakikatin bütününe anlamlı açıklamalar getirmiştir.

İdealist bütünleştiriciliğin ilk ve en önemli temsilcisi olan Platon, karşı karşıya kaldığına inandığı felsefi problemlere bir çözüm getirmek amacıyla, felsefe tarihinin en bütünleştirici teorisi olarak, meşhur idealar teorisini geliştirmiştir.

Çünkü o, var olanın sadece değişen algısal görünüşlerden ibaret olmadığı kanaatindedir. Yani eğer, var olan her şey tikellerden, değişen görünüşlerden ibaret olsaydı, ona göre, genel geçer bilgiden, sözcüklerin sabit anlamlarından ve değişmez değerlerden söz edilemeyeceği anlamı ortaya çıkar.

Felsefenin bütünleştirici boyutu, Platon

Platon, genel geçer ya da ezeli-ebedi bilgilerin en azından matematikte var olduğu ve sözcüklerin değişmeyen, anlaşmayı mümkün kılan sabit anlamlarından ve kişiden kişiye, toplumdan topluma değişmeyen mutlak değerlerin varlığından emin olduğu bir görüşü benimsemiştir. Bu nedenle, var olan bütün şey, türlerinin ilk örnek ya da arketiplerine karşılık gelen değişmez özler, tümel gerçeklikler ve ideal ya da kalıcı varlıklar olarak, İdeaların varoluşunu öne sürmüştür.

  • Bilginin konusu olduğuna, sözcüklerin sabit anlamlarına karşılık geldiğine, değişmez değerlerin taşıyıcısı olduğuna inandığı tümeller olarak ideaları, aynı zamanda dünyadaki bireysel fenomen ya da görünüşlerin varlık nedeni olarak da değerlendirmiştir.
  • Ayrıca idealar teorisinin bütünleştiriciliğine o kadar inanmıştır ki siyaset felsefesinin problemlerini dahi, ideal bir devlet anlayışı üzerinden, çözme yoluna gitmiştir.
  • ve idealar teorisine dayanan, kolektivist çözümünde gerçekten var olanın, bu defa bütün ya da toplum olduğunu öne sürerken, bireyin anlamını ve değerini bütüne olan anlamlı aidiyetinden aldığını savunmuştur.

Platon’un yaşadığı sırada, şiddetle karşı çıktığı materyalizmin bütünleştirici teorisi olarak atomculuk da en azından kendisinin idealar teorisi kadar kuşatıcı ve geniş kapsamlıdır. Teori, var olan her şeyin en küçük, bölünemez madde parçacıkları olan atomlardan meydana geldiğini öne sürmekle kalmamıştır. Ayrıca bilginin ve zihin hallerinin, duyu verileriyle izlenimlerin bir birleşiminden meydana geldiğini savunmuştur.

Bütünleştirici bir teori olarak, atomculuk, kolaylıkla görüleceği gibi, ayrıştırarak bütünleştirir. Nitekim Platon, toplumların en iyi bir biçimde, karşılıklı bir etkileşim içinde bulunan bireysel birim ya da atomlardan meydana geldiği düşünüldüğü zaman anlaşılacağını söyler.

Siyaset felsefesi açısından, Platon’un bütüncüllüğünün ya da kolektivizminin aksine, gerçekten var olanın birey olduğunu öne sürdüğünden, kendisini liberalizmle ifade eder. O, toplum bilimleri alanında, söz gelimi sosyolojinin toplumsal yapıları konu alan bir analizle değil de toplumu meydana getiren bireylere ve bireylerin eylemlerine yükledikleri anlamlara ilişkin incelemelerle gelişip ilerleyebileceğini savunur.

 

 

Kaynak: Felsefe Lisans Kitapları-1
Kaynak: Felsefe lisans ders kitapları

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir Cevap Yazın