Felsefenin kurucu boyutları, eleştirel, analitik ve bütünleştirici olmak üzere üç alt alan adı altında incelenebilir. Öncesinde felsefenin nasıl tanımlandığına göz atmak gerekirse, genel olarak bakıldığında, her ne kadar birbiriyle ilişkili olsa da birbirinden çeşitli yönlerden farklılık gösteren, iki farklı felsefe tanımı karşımıza çıkar.
- “Bilgelik sevgisi olarak, felsefe” anlayışı ile “ikinci düzey bir etkinlik olarak felsefe” şeklinde olan tanımları, bizlere felsefenin farklı boyutları olduğunu ya da çok yönlü anlayışları içerdiğini gösterir.
Çoğu yer ve durumda, ikinci düzey bir etkinlik olarak ortaya çıkan felsefenin kendisinin de farklı düzey ya da boyutları vardır. Felsefe faaliyetini belirleyen, felsefenin kurucu unsurlarını meydana getiren bu boyutlar ise, sırasıyla kurucu ya da bütünleştirici, analitik ve eleştirel boyutlarıdır.
Felsefenin kurucu boyutları; eleştirel, analitik ve bütünleştirici
Felsefenin kurucu boyutları, bütünleştirici ve analitik ile eleştirel olmak üzere, üç ayrı boyutu, onun farklı tarihlerde ortaya çıkıp gelişen, iç tarz ya da şeklini karakterize eder. Buna göre, kurucu ya da bütünleştirici boyut, felsefenin ilk başlangıcından itibaren, yani Thales’ten bu yana yaklaşık iki bin beş yüzyıllık süreç boyunca, çeşitli şekillerde karşımıza çıkan klasik felsefe anlayışının tanımlayıcı yönü ya da ayırt edici özelliğini meydana getirir.
Söz konusu felsefe, tasavvurunun en önemli temsilcileri arasında, Platon, Aristoteles, Aquinalı Thomas ( 1225-1274), Farabi ( 874-950), René Descartes ( 1596-1650), Gottfried Leibniz ( 1646-1716), Baruch Spinoza (1632-1677), Kant ile Georg Wilhelm Hegel ( 1771-1831) gibi düşünürler yer alır.
- Felsefenin önemli ölçüde metafiziksel yönünü açığa vuran bu boyut, filozofların başta varlık olmak üzere, bilgi ve değer ile toplum üzerine geliştirdikleri “çok üzerindeki biri” ortaya koyan teorilerde somutlaşır.
- Felsefenin çözümleyici boyutu ya da yönelimi, yirminci yüzyılda Anglo-Sakson dünyada büyük ölçüde klasik ya da metafiziksel felsefe geleneğine bir tepki olarak gelişen ve felsefenin metafizikle uğraşmak ya da dünya üzerine kuşatıcı sentezler üretmek yerine, kendisini analizle sınırlaması gerektiğini bildiren analitik felsefe anlayışını karakterize eder.
Dile dayalı bir felsefe anlayışını, cisimleştiren ve daha ziyade kavram analizi çalışmalarıyla belirlenen analitik felsefenin önemli temsilcileri arasında;
Bertrand Russell ( 1872-1970), George Edward Moore ( 1873-1958), Gilbert Ryle ( 1900-1976), Ludwig Wittgenstein ( 18889-1951) gibi düşünürler bulunur.
Felsefenin Eleştirel Boyutu
Felsefenin kurucu boyutları arasında yer ala eleştirilen boyutu ise esas olarak, yirminci yüzyılda Almanya ve Fransa’da sadece klasik veya metafiziksel felsefeyi değil, analitik felsefeyi de eleştirerek ortaya çıkıp gelişen Kıta felsefesinde somutlaşır.
Bu sebeple sadece belli bir felsefe anlayışını değil, bir bütün olarak Batı felsefesinin gelişimini, temel kabul ve dayanaklarını sorgulayan Kıta felsefesinin eleştirel yönelimi,
- Friedrich Nietzsche- 1844-1900) Martin Heidegger 1889-1976,
- Jacques Derrida ( 1830-2004) ile
- Michel Foucault ( 1926-1984) benzeri düşünürlerde oldukça açık bir biçimde ortaya çıkar.
Felsefenin, Batı felsefesinin birbirlerine karşıt felsefe gelenekleri tarafından temsil edilmeleri nedeniyle, birbirilerini tamamen dışlayıcı bir şekilde sunan bütünleştirici, analitik ve eleştirel boyutlarının aslında, dışlayıcı ve karşıt olmaları hiçbir şekilde gerekmez. Felsefenin birbirlerini çoğu zaman dışlarmış gibi, görünen ilgili boyut veya yönelimleri, aslında felsefenin kendisinde çoğu zaman birbirlerini tamamlayan kurucu, unsur ya da bileşenler olarak ortaya çıkar. Ancak söz konusu kurucu yönelim ya da oluşturucu boyutlardan en az ikisi, farklı filozoflarda sıklıkla beraber ya da birbirini tamamlayıcı bir tarzda ortaya çıkar.
Örneğin Aristoteles, kendi felsefesini oluşturmadan önce hocası Platon’un idealizmini; Descartes özne merkezli kendi modern felsefesini öne sürmeden önce, Tanrı merkezli skolastik düşünceyi eleştirmiştir. Aynı şekilde Kant sözcüğün gerçek anlamıyla, kurucu bir felsefe olan transendental felsefesini inşa etmeden önce akılcılıkla deneyimciliği, Marx da materyalist felsefesini öne sürmeden öne idealimiz sıkı bir eleştiri süzgecine tabii tutmuştur.
- “Çok üzerindeki bir” filozofların dış dünyadaki çokluğu ya da görünüşleri nihai bir nedensel faktörle açıklamalarına karşılık gelir. Örneğin materyalist atomcular, dış dünyadaki görünüşleri atom adını verdikleri -madde- parçacığıyla, Platon ise İd9ea yoluyla açıklar.